Türkiye, büyük bir dönüşüm süreci geçiriyor.
Bu süreç, bir kesimi memnun ederken bir kesimin de tepkisine neden oluyor.
Oldukça sancılı bir süreçten geçiyoruz.
İktidar, hem muhalefet partilerinin hem de insanların gözünün içine baka baka “İktidar benim ve istediğimi yaparım” anlayışıyla bu süreci gerçekten de istediği gibi yönetiyor.
Muhalefet partileri ise iktidarın, daha doğrusu iktidarın yarattığı gündemin peşine takılıp bu sürece katkı koymaktan öteye gidemiyor.
***
Günümüzde muhalefet partilerinin ideolojik temellerini yitirmeleri, koltuk sevdası ve iktidarın yarattığı yapay gündemin takipçisi olmak gibi handikapları var.
İdeolojik temellerin yerinde yeller esiyor ve bugün ideoloji sadece söylemde kaldı.
Siyasi partilerde yönetici konumunda olanların büyük bir çoğunluğu genç kuşak siyasetçilerin önünde bir set gibi durarak partilerin gelişimini engelliyor.
Siyasetçilerin ve mensubu oldukları partilerin halktan ne kadar kopuk olduklarını anlatmaya bile gerek yok.
***
AKP, 13 yıllık süreçte siyasi argümanlarının nasıl kullanılması gerektiğini, toplumun belirlenen hedefe doğru nasıl kanalize edileceğini, kitlesel algıların nasıl yönetilmesi gerektiğini, eleştirilerin nasıl bertaraf edileceğini öğreten adeta bir siyaset okulu olduğunu gösterdi.
Önce ‘demokrasi’, ‘darbe’, ‘İmam Hatip’ ve şimdi de ‘Osmanlı’…
Kullanım tarihi biten argümanın yerini bir anda başkası alıyor.
***
Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca dersiyle fitili ateşlenen ve son sürat ilerleyen ‘Osmanlıcılık’ siyasetinde her geçen gün yeni bir şeyle karşı karşıya kalıyoruz.
AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu’nun “reklam arası” çıkışı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki resmi karşılama törenlerindeki değişim, ‘Saray’ ve ‘kampus’ sözcükleri yerine ‘külliye’ sözcüğünün kullanılması Osmanlıcılık siyasetinin birer parçası.
AKP’nin ‘Yeni Türkiye’ argümanını ‘Osmanlıcılık’ olarak algılamak yanlış olmaz.
***
Peki ya, devlet kurumlarından T.C.’nin kaldırılması?
Bu da sürecin bir parçası mıydı acaba?
Soru o kadar çok ki;
T.C. yerine “Osmanlı Cumhuriyeti” tabelası asılır mı?
Şapka Kanunu yerine Fes Kanunu çıkarılır mı?
***
İktidarın nasıl bir şey olduğunu unutan muhalefet partilerinin mensupları bu sürecin takipçiliğinden öteye gidemiyor.
Oysa iki seçim arasında genel başkanından, milletvekiline, il başkanından gençlik kollarına kadar tüm siyasetçiler Türkiye’de girilmedik ev, sıkılmadık el, gönlü alınmadık tek bir yurttaş bırakmayabilir.
İşte o zaman seçim sonucu çok farklı olabilir.
Tabii ki bu, “siyaseti halk için, ülke için yapan siyasetçi sayısıyla” orantılı bir durum.