İnsan bir hata yaptığında en çok kendinden özür dilemeli. Çünkü hata yaptığı kişi; hakikatte kendinden başkası değil.
Herkes kendi dünyasında yaşar. Hatasıyla günahla iyisiyle kötüsüyle (Hakikatte bunlar olmadığı halde) bu tekamül yolculuğunu tek başına tamamlar ve bu yolculuğun içinde kimisinin karşısına uyanmış insanlar çıkar, onlara yol gösterir. Kimisine yol göstermez, yol gösterilse de gösterilmesi de herkes kendi tekamülünü başarıyla tamamlayacak.
Lâkin kimisinin bilinç cenneti farklı olacak. Herkes kendi bilinç cennetinde mutlu olacak. Her bilinç diyecek ki; en güzel yerde ben varım. Ve hiçbiri diğerinin hangi bilinç cennetinde olduğunu hiçbir zaman bilemeyecek. Çünkü o zaman; zaman diye bir zaman olmayacak. Şimdi olduğu gibi ve şimdi olacağı gibi…
Zamandan ve mekandan münezzeh olanın rüyası içinde yaşadığımız bu tekamül hayatını sonlandırdığımızda göreceğimiz tek şey Allah’tan başka yani özümüzden başka hiçbir şeyin ve hiç kimsenin olmadığıdır. Bu kuantum boyutunda da, dini kitaplarda ve boyutta da böyledir.
Bu yolda yani bu okulda üstatlar çok önemlidir. Yani tasavvuf boyutundan baktığımızda arif billahlar çok önemlidir. Ve şöyle bir konu var; şimdiki en büyük tehlikelerden biri yaşam koçlarına, tarikatlara,tasavvufa gidip ve ya diğer ekollere gidip oradan öğrendikleri bilgilerle mürşit ve üstat olduğunu iddia eden kişilerin düştüğü gaflet durumudur.
Kimisi ben sizi miraca çıkaracağım der, kimisi ben sizi tanrıya ulaştıracağım der, kimisi sizi Nirvana’ya ulaştıracağım der.. Halbuki hiç kimse kimseyi bir yere ulaştıramaz. Ulaştıracak olan varsa o da insanın özünde açığa çıkacak olan Rabbidir. Dini boyuttan Allah’ıdır diyebiliriz.
Aslında uyanmak diye bir şey yoktur, hatırlama vardır. İnsan kendi özündeki tanrısallığını hatırlar ve hatırladıktan sonra hatırlayanın da hu boyutundan yani gizli hazineden başkası olmadığını idrak eder.
İşte bu uyanış halinde diğer adıyla bu hatırlayış halinde insan ne hale girer. Kimisi ben İsa’yım der, kimisi ben tanrıyım der, kimisi ben Musayım der. Yani söyledikleri bir nevi doğrudur lakin bunların hepsi geçiş hali, mola yeridir. Burada fazla durulmaz.
İstanbul’a yolculuk yaparken Bolu’da mola vermişsek; oradan tekrar otobüse binip İstanbul’a hareket etmeliyiz. Lakin birçoğu Bolu'yu varış noktası zannetmiş!
Halbuki otobüse binseler İstanbul’a ulaşacaklar. Otobüste, gerçek manada insanlığı düşünen Arifi billahlardır. Çünkü kainat onlardan yansır. Onlar evrene, kainata, 18.000 âleme tesir eden Muhammed’i bilinci kendi özlerinde taşırlar. Bu insanları bulmak beyaz pirinç çuvalının içinde beyaz pirinci bulmak gibi bir şeydir.
O insanları hiç kimse aklıyla bulamaz. Ancak gönlüyle yani Hazreti İsa’nın dediği gibi bir bebek saflığıyla,ö n yargısız zihinsiz bulabilir. Ön yargıyla, kibirle, egoyle, benlikle,
makamla, tepe sevdasıyla, maddi zenginliğiyle hakikat yoluna çıkan hiçbir insan hakikatine kolay kolay ulaşamaz. Çünkü hakikatin ötesinde hakikat vardır.
Hakikat sadece bir tane değildir. Cennet üstünde cennetler, sırlar içinde sırlar vardır.
En güzeli saygı, sevgi ve edep dairesinde gerçekten insanlığı düşünen ama Muhammed’i bilinç ile hizmet eden insanı kamiller ile hareket etmektir. Onları bulduğumuz zamanda onlara sımsıkı sarılmaktır. Çünkü onlar artık Allah‘ın gören gözü işten kulağa tutan eli yürüyen ayağı olmuşlardır. Onları bulanlara ne mutlu
Onların işaretleri ise; gördüğünüzde size huzur vermeleri, sohbetlerinin sizi kendinizden geçirmesi ve size manevi bir dinginlik hali vermesi. Onları gördüğünüzde, Allah’ı yani özünüzü hatırlamanızdır ve girdikleri yere bereket getirmeleridir. Özellikleri bunlardır.
Bulanlara selam olsun, olanlara selam olsun. Olmaktan ve bulmaktan geçenlere selam olsun tıpkı Mevlana’nın dediği gibi; ''İyinin ve kötünün olmadığı yerde buluşanlara selam olsun.''
Yorumlar
Kalan Karakter: