Yani bilinenin aksine İsrail Devleti’nin fiilen temelini atan kişi Truman'dı;ve İsrail fiilen Ortadoğu'da bir Amerikan ileri karakolu haline geldi.
Amerikalıların silah ve istihbarat desteği ile İsrail 1967’de Altı Gün Savaşı'nda İsrail ilk olarak Mısır, Suriye ve Ürdün'e saldırarak Gazze, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'ni işgal etti. Tabi bu başarı İsrail’den ziyade Amerika’nın başarısı olacaktı.
1973’de İsrail aslında bir çöküntünün eşiğine gelişti. Zira Sovyetlerin yardımıyla Mısır İsrail’e ciddi anlamda bir darbe vurmuştu ama halen nedeni bilinmeyen bir sebeple Mısır lideri Sedat bir anda saldırılarını durdurmuş ve İsrail yıkıntının eşiğinden dönmüştü.
Velhasıl İsrail günümüze kadar genişleye genişlemeye geldi. Ama işin Yahudiler açısından çok önemli olumsuz bir yanı var:
İsrail’in ortaya çıkmasından önce İslam Dünyasında, Bağdat’ta,Şam’da,Mısır-İskendireye’de ve bir çok yerde yaşayan Yahudiler huzurluydular ve barış içinde yaşamaktaydılar. Ama İsrail’in kurulması bu barış ve huzur dengesini onlar aleyhine alt üst etti. Ve dünyanın hiçbir yerinde Yahudilere iyi, saf bir göz veya düşünceyle bakılmadı.
Yani;İsrail'in kuruluşundan önce Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar İslam dünyasında bir arada yaşıyor, kültürel ve dini diyaloğu sürdürüyorlardı. Batılıların ulus devletlere dair düşünceleri ve bu bölgede öne sürülen anlatılar, Yahudi-Hıristiyan-İslam medeniyeti diyebileceğimiz yerleşik düzeni bozdu.
Kendilerini sevmeyen sadece Müslümanlar olmadı, Hristiyanlar da Yahudileri sevmemeye başladı. İlginçtir; Filistin hareketine destek evrenler ilk etapta Hristiyanlar oldu. Hatta Filistin komünist örgütlerinin çoğu Hıristiyanlar tarafından kuruldu. Örneğin Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin kurucusu Georges Habaş bir Hristiyan’dı.
Siyonizm hedefine ulaştıktan sonra dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan her hangi bir Siyonist için yaşadığı yer asla onun anavatanı olmadı. Oraları sahiplenme duygusu asla taşımadılar. Sadece yaşadıkları yeri birer zenginlik kaynağı olarak görüp” ısırarak ne kadar parça koparabiliriz”in peşinde oldular. Bu, Rusya’daki Siyonist Yahudiler için de,Türkiye’dekiler veya Avrupa’nın her hangi bir yerinde yaşayan Siyonist Yahudilerin tamamı için geçerli bir anlayıştır. Isırdıkları her parçayı da paketleyip direk İsrail’e gönderirler.
Nazizm’le bire bir özdeşleşen bu tehlikeli ideolojiye sahip olan varlıklar bu gün dünyanın en tehlikeli ve en acımasız varlıklarıdır. Her biri şeytanın insan silüetine bürünmüş şeklidir.. Bu insan dışı varlıkların kendi yöneticilerinin hayallerini gerçekleştirmelerinde olağan üstü gayret sarf ettiğini biliyoruz.
Ama bu yurt dışı aparatlarını da kullanarak “Büyük İsrail” “yaratmanın” peşinde olan İsrail’in büyük şeytanları son hgelişmelrle bu “Büyük İsrail”in bir ütopyadan ibaret kaldığını anlamış olmamalılar. Ve 1967’de popüler olan "Güneye ve kuzeye gidelim, Kızıldeniz'e ulaşalım, Golda Meir ve savaş tanrısı Moşe Dayan bize yol göstersin." Şarkılarının ruhlarını tatmin eden basit sözlerden ibaret kaldığını da..
Çünkü İsrail her açıdan yenildi..50 Bine yakın insanın katledilmesi ile üstünlük naraalrı atmalarına bakmayın.
İlk kez bir İsrail Başbakanı için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden tutuklama emrinin çıkmasından tutun, İspanya, İrlanda ve Norveç gibi bazı Avrupa ülkelerinin Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanımasının getirdiği siyasi yenilgiye kadar her gösterge o şarkının sözlerinin sadece sözde kaldığının göstergesi oldu.
Bakmayın “Hizbullah’ı, Hamas’ı zayıflattık” demelerine..Tarih; zayıflatıldığı zannedilip de sonra eskisinden çok daha güçlü şekilde ortaya çıkan güçlerin örnekleriyle doludur. Mesela Naziler Kızılordu’yu birkaç çarpışmada zayıflattığını zannediyordu ama Kızıl ordu daha sonra Kursk'ta Nazileri adeta tarih sahnesinden sildi.
Demek ki neymiş?; zayıflamak mağlup olmak anlamına gelmiyormuş.
Bunu şuan da görüyoruz..Sinvarî öldürerek Hamas’ı, Nasrallah’ı öldürerek Hizbullah’ı bitirdiğini düşünen İsrail’in rehine değişiminde Hamas mücahitlerinin gövde gösterisi karşısında şaşkın a dönmediğini mi zannediyorsunuz? Ya da Hizbullah’ın halen İsrail’i zorlamadığını mı? Ve İsrail kamuoyu ve medyasındaki onur kırıcılığının göstermelik olduğunu mu?
Yemen,Irak,Lübnan,Gazze gibi yerlerde farklı direniş guruplarının giderek daha bağlantılı şekilde organize olup İsrail’in gücüne karşı koyduklarını düşünürseniz İsrail kamuoyundaki acziyet ve aşağılanmış duygusunu daha rahat anlarsınız.
Üstelik şuanda Suriye’deki devrimle birlikte yeni bir engel ya da blok daha oluştu; Türkiye
Yurt içindeki tüm dedikodu veya hayal ürünü siyasi çıkar polemiklerine rağmen Türkiye’nin Suriye üzerindeki egemenliği İsrail için büyük tehlike olduğunu kendileri kendi aralarında tartışıyorlar, bizlerin bir şeyler söylemesine gerek yok. Trump korkusu nedeniyle bölgeden çekile İran’ı da düşünürseniz..
Üstelik Suriye’deki bu gelişmeyi sadece bu yönüyle ele almamak lazım. Aslında bu gelişme Arap dünyasının aslına dönmesinin başlangıcı da olabilir. Yani bu gelişme; 1. Dünya savaşından sonra “yaratılan” sahte milletler ve sahte devletler yavaş yavaş ete kemiğe bürüne bilen, kendi medeniyetlerini temsil eden yapıya sahip olabilmenin başlangıcı olabilir..
Son tahlilde;gerek İsrail’in vahşeti ve yayılmacılığı gerekse Suriye’deki devrim Ortadoğu’daki Arapların kendilerine çekidüzen vermelerine ve kendi medeniyetlerini aslına döndürmeye, sahte sıırlar,sahte devletler,sahte milletlerden gerçekçi,emperyalizmin farkında olan bir medeniyet oluşturmalarına zemin hazırlamış olabilir..