Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta daha önce savaş tarihinde görülmemiş bir saldırı gerçekleştirilmiş ve 8 kişi ölmüş 1200’den kişi de yaralanmıştı.
İsrail her saldırıda olduğu gibi bu saldırıyı da üstlenmese de İsrail ve Batı medyası ilk sayfalarında “saldırılarda yüzlerce Hizbullah ajanı yaralandı” haberini boy boy vermekten çekinmedi. Yani bu saldırının arkasındaki gücü net olarak İsrail olduğu açık.Tabi ki İsrail’in suikast tarzı saldırıları üstlenmediğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle üstlenmesini de beklemiyoruz.
Bu “siber patlama”nın çağrı cihazının birkaç defa çağrı sesi çıkaracak şekilde uyarı verilmesinden sonra gerçekleşmesini dikkate alacak olursak cihaz sahibinin mümkün olan en ağır şekilde yaralanmasının hedeflendiğini söylemek mümkün.
Biz saldırıda kaç kişinin yaralandığını kaç kişinin öldüğünü bir kenara bırakalım saldırı öncesi saldırının net olarak İsrail’i işaret eden gelişmelerine bakalım;şöyle ki:
Saldırıdan sadece birkaç saat önce bazı İsrail haber siteleri Mossad Direktörü David Barnea ile Netanyahu arasında özel bir toplantı yapıldığına dair haberlere yer vermişti.
Yine aynı haber siteleri Hizbullah'ın yakın zamanda Tel Aviv'de üst düzey bir eski İsrail savunma yetkilisine başarısız suikast girişiminde bulunduğunu belirtmişti. Ve saldırı bu her iki haberden sadece birkaç saat sonra gerçekleşti.
Zaten saldırıdan hemen önce terörist Netanyahu’nun Savunma Bakanı Yoav Galant’la güvenlik toplantısı yaptığı ve ardından yine saldırıdan birkaç dakika önce Mossad Başkanı’nı aradığını kendi medyaları yazıyor.
İsrail’in son dönemlerde Hizbullah’ın başarısız suikast girişimlerinden Amerika’yı haberdar etmesi ve saldırıdan birkaç saat önce de yine bu konuda bilgilendirme için Mossad tarafından CIA’nın arandığı haberini de göz önünde bulundurursak bu eşi benzeri görülmemiş saldırının İsrail’in kapasitesini aştığını düşünebiliriz.
Yani işin içinde her zaman olduğu gibi yine CIA’nın olduğu kesin.
Tabi her zaman olduğu gibi Amerika, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla panik içinde, vakit kaybetmeden “Biz bu olaya karışmadık" açıklamasını yapacaktı ve yaptı da..
Şu işe bakın ki patlamadan bir saat önce Amerika’nın Lübnan elçiliğindeki önemli isimler Amerika’ya uçmuş, dahası; Lübnan’daki Amerikan okulu kapatılmış, MOSSAD Başkanı CIA Başkanı ile telefon görüşmesi yapmıştı.
Patlamanın Amerikan elçisi Amos Hochstein'ın adeta panik havasında bölgeyi terk edip Tel Aviv'den New York'a doğru yola çıkmasından sadece birkaç saat sonra gerçekleşmesi galiba Amerikalılar için her zaman olduğu gibi “tesadüfi bir durum.” Tabi kendileri dışında tüm dünya milletlerini “salak” zannettikleri için “işin içinde değiliz,bilgimiz yoktu.”
Açıklamasını yedirmeye çabalıyorlar kamuoyuna.
Tüm bunlar her acımasız saldırıda olduğu gibi bu acımasız saldırıda da iki saldırgan devletin ajanlık teşkilatının iş birliği yaptığını göstermeye yetiyor.
Hizbullah’a gelince; büyük bir zaaf içinde oldukları, on yıllarca sözüm ona mücadele ettikleri düşmanlarının neler yapabileceğini halen öngörememeleri trajik bir durum.
Öncelikle 7 Ekim Hamas saldırısından sonra, örgüt liderinin, İsrail istihbaratının cep telefonu ağına sızdığı konusunda üyelerini uyarmasıyla binlerce Hizbullah üyesi kablosuz çağrı sistemi kullanmaya başlamıştı. Uzmanlara göre İşte bu noktada Mossad devreye girmiş ve çağrı cihazlarını Hizbullah üyelerine Mossad’la iş birliği yapanlar tedarik etmeye başlamıştı. Hizbullah’ın bu noktada nasıl böyle bir zaafa düştüğü de ayrı bir konu..
Bu zafiyeti, Sky News’ın Arapça yayınında "Mossad'ın Hizbullah'ın cihazlarına terör örgütüne devredilmeden önce ulaşmayı başardığı, Mossad'ın cihazların bataryalarına bir miktar PETN (patlayıcı madde) maddesi yerleştirdiğini ve bataryanın ısısını yükselterek patlattığı” şeklindeki açıklamasından da anlamak mümkün.
Hatta Hizbullah ilk saatlerde patlamadan İsrail’i sorumlu tutacak cümlelerden bile kaçındı. Belli bir zaman sonra ancak "Sivillere de zarar veren, ölüm ve yaralanmalara yol açan bu saldırının sorumlusunun İsrailli düşman olduğunu düşünüyoruz." Açıklamasıyla İsrail’i sorumlu tuttu.
Tabi her zaman ki gibi “intikamımız acı olacak” tarzı sloganik söylemleri de ihmal etmedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: