Bir çok kentte odalar, dernekler, cemiyetler, kooperatifler, kulüpler vardır…
Bunların başkanları, yöneticileri bir de çalışanları vardır…
Kimi başkan ve yöneticiler “Koltuk” sevdasına göreve talip olur ve seçilirler…
Kimi başkan vardır ki oturduğu koltuğun hakkını verir…
Kimi başkan vardır yıllarca o koltuğu tapulu malı haline getirir, yine de hiçbir iş yapmaz…
Kimi yeni seçilen başkan vardır koltuk tatlı gelmiştir çalışsa da çalışmasa da tekrar seçilmenin derdine düşer…
Kimileri başkanlığını yaptığı kurumun çıkarlarını arar, sonuna kadar mücadele eder…
Üyelerinin sorunları ile yakından ilgilenir…
Çalışırsa, bir dahaki seçimde üyelerin taktiriyle tekrar seçilir…
Çalışmazsa üyelerden veto yer…
Bazı başkanlar ve yöneticiler vardır, taktir edilmeyi bekler. Eğer siz bir kurumun başkanlığına ya da yöneticiliğine aday olmuşsanız taktir bekleme hakkınız yoktur. Çünkü, gönüllü olarak aday olmuşsunuz ve çalışmak zorundasınız…
Zaten tekrar seçilirseniz, üyeler size taktir etmiş demektir. Bu nedenle taktir beklemeniz yersizdir…
Bazen düşünüyorum da hakkını vermeyecekseniz niye başkanlığı veya yöneticiliğe aday olursunuz?..
O koltuk o kadar çok mu gereklidir ki peşine düşüyorsunuz?..
Peşine düştüklerine göre çok gerekli demektir…
Bazıları vardır oturduğu koltuk yetmez daha iyisini elde etmek için mevcut koltuğu kendi çıkarları doğrultusunda kullanır…
Koltuk kullananlar sadece başkanlar değil, yöneticilerde vardır bunların içerisinde…
Amaç daha iyi, daha kudretli bir “Koltuk” sahibi olmaktır…
Halbu ki, koltuğu olan da olmayan da aynı yolun yolcusu değil midir?..
Giden gittiği yere koltuğunu götüremeyeceğine göre bu hırs niye?..
Demek koltuk bu kadar tatlı ki bu kadar hırs yapıyorlar…
Şimdi bazıları bu yazıyı üstüne alınabilir…
O zaman biz de deriz ki, kim giyerse kefen onundur!..