Zamanla siyasete atılması sağlandı ve Fidesz Partisiyle parlamentoya girmeye kadar giden bir süreç geçirdi siyasi hayatında.Tabi bu süreci finanse eden “el” i tahmin edebiliyoruz. Zaten Orban bunu inkar etmiş deiğl.
Kısa zamanda muhafazakarların oyunu almayı başaran Orban o süreçte “modern bir Muhafazakar Parti kurmak” istediğini her defasında vurguluyordu. Yani ya mevcut partisini istediği şekilde şekillendirecek ya da çok istediği modern muhafazakâr bir oarti kuracaktı mevcudu değiştirmeyi yeğledi.
2013 yılında George Birnbaum ve Arthur Finkelstein gibi danışmanlarla tanışınca kısa sürede Soros’la ilgili düşünceleri değişmiş ve Soros’u eleştirmeye hatta düşman olarak görmeye başlamıştı. Ona George Soros'u düşman olarak yaratma fikrini verenler bu iki kişiydi.
“Soros’un perde arkasından siyaseti ve politikaları kontrol etmesinden hoşlanmıyordu." Diye yazacaktı Birnbaum.
Orban, George Soros'un sivil toplum gruplarını "gizlice ve yabancı parayla Macar siyasetini etkilemeye çalışmakla" suçlarken, Macaristan'ın demokrasiyi benimsemesiyle birlikte 1991'de kurulan Soros'un kurduğu Orta Avrupa Üniversitesi, 2019'da faaliyetlerinin çoğunu Viyana'ya taşımak zorunda kaldı.
İsrail’e verdiği desteğe gelince..
Bunu(desteği) antisemitizmle mücadele için kullanıp böylece zengin ve nüfuzlu Yahudileri kontrol altına almayı amaçlamıştı.
Zaten bir süre danışmanlığını yapan George Birnbaum koyu bir Yahudi’ydi ve bunlardan George Birnbaum Netanyahu’nun danışmanlığını yapmıştı. Yani Netanyhu ve Orban’ı iktidara getiren bir isimden bahsetmek gerekirse o da George Birnbaum’du.
Birnbaum ,Arthur Finkelstein’ın öğrencisiydi. Finkelstein ise Nixon'ın 1972'de iktidara gelmesine yardımcı olan popüler bir isimdi. Hatta Nixon için kaleme aldığı bir yazıda “Seçimleri, sizin çıkarlarınıza en uygun konu etrafında, yani uyuşturucu, suç ve New York Eyaleti'ndeki ırk etrafında kutuplaştırmaya çalışmalısınız. Rakip kutuplaşma inisiyatifini ele geçirdiğinde, başınız belaya girer.." önerisi çok tartışılmıştı. Bu isimlerden Birnbaum’un Soros’la arası hiç yoktu ve Orban’a da anti-Soros’luğu aşılamıştı.
Soros’a her geçen gün daha da şiddetli eleştiriler getiren Orban, gerek sığınmacılar konusunda gerekse Ukrayna konusunda AB ülkeleriyle zıt düştüğünde tüm bunların “Soros planı” olduğunu ima etmekten çekinmiyordu.
Gençliğinde Rusya’ya karşı büyük öfkesi vardı Orban’ın. Muhalefetteyken, 2009'da Macaristan'ın Güney Akım doğalgaz boru hattına katılımına karşı çıkmıştı. AB parlamentosunda Rusya'daki Fin-Ugor halklarının haklarının ihlal edildiği iddialarını defalarca gündeme getirmişti.
Macaristan'ı 1999'da NATO'ya dahil eden de Orbán'dı. Zamanla ülkesinin doğalgaz maliyetinin yüksekliğini fark edince Rusya ile yakınlaşmaya başladı. Buna o dönemde Almanya gibi devletler karşı çıkmadı çünkü onlar da Rus gazına bağımlıydılar.
Orbán ile Avrupa Birliği arasındaki ilk anlaşmazlık 2011’in sonlarında yaşandı. “Macaristan, ülkenin Hristiyan kökenlerine atıfta bulunan, evliliği bir erkek ve bir kadının birliği olarak tanımlayan ve bir çocuğun döllenme anından itibaren yaşam hakkını tanıyan yeni bir anayasa kabul etti. Angela Merkel ve Hillary Clinton, Macaristan başbakanını "ilerici değerlere" tecavüz etmemesi konusunda ikna etmeye çalıştılar, ancak başbakan ülkenin içişlerine müdahalelerini kesin bir dille reddetti.”
Ardından Rusya ve Ukrayna meselesi gündeme geldi. Kelimenin tam anlamıyla bir milliyetçi olan Orbán, bölgedeki yurttaşlarının kaderini Avrupa genelinin "isteklerinin" üstünde tuttu. Ayrıca Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı çıktı. Ülke sınırları boyunca bir duvar örmeye başladı ve mültecileri Avrupa'da yeri olmayan "İslami işgalciler" olarak ilan etti.
Tüm bu faşizan tutumları onun AB içinde sevilmeyen “kaos adamı” olarak yer almasına yettti.Bakalım AB’nin ağabeyi Trump önümüzdeki günlerde Orban’la ilgili nasıl bir yol izleyecek bekleyip göreceğiz.
Yorumlar
Kalan Karakter: