Macaristan’ın başbakanı Viktor Orbán’ın siyasi hayatında,Avrupa Birliği üyesi devletler için “dost” olarak görülüğü yıllardan “hain” olarak görüldüğü bu yıllara kadar siyasi yaşamında bir çok kez zik zaklar çizdiğini biliyoruz.
Tabi bu zik zaklar nedeniyle onu “omurgasız” bir siyasi figür olarak tanıtan AB ülkelerine bakmayın siz; daha düne kadar onu yere göğe sığdıramıyorlardı.(Tabi bizce İslam düşmanı ve zoraki Siyonist aşığı bir adam)
Orbán’ın dış politikası AB’nin politikalarıyla örtüşmediğinde tüm Batı medyasında ona yakıştırılacak şey elbette “omurgasız” veya “hain” ya da “Kaos adamı” olacaktır.
Bir liman işçisi babanın oğlu ve de gençliğinde veteriner asistanı olarak çalışan Orban tüm AB için anlaşılabilecek ideal bir lider olarak ortaya çıkmıştı.
Siyasete atıldığında liberallerle milliyetçileri hedef kitlesi olarak belirleyen Orban adeta melez bir parti kurma peşindeydi ve bu hedefini FIDESZ Partisi’ni kurarak gerçekleştirmeyi basardı. Bu süreçte yani lider olma sürecinde anti-komünist söylemleri Avrupa ülkelilerinin çok hoşuna gidiyordu.
Zaten bu nedenledir ki Századvég ( Yüzyılın Sonu ) adlı yayın organı Soros tarafından finanse edilmişti. Orban’ın da okuduğu yıllarda Soros Vakfı’ndan kesintisiz şekilde burs aldığını da biliyoruz.
1989'da Budapeşte'deki bir konuşmasında büyük bir cesaretle Sovyet ordularına evlerine dönmeleri gerektiğini üstüne basa basa söylemesi onu Avrupa’da adeta aziz mertebesine yükseltmişti.
Ama tabi azizliği son birkaç yıla kadardı;Rusya – Ukrayna savaşına kadar..Bundan sonra Orbán Avrupa Birliği ülkeleri için artık “aziz” değil “mürted.” AB ülkeleri onu “murted”ilan etmekle kalmadılar bunun yanına “hain”
Çünkü Orban kendi ülkesinin menfaatlerini AB’nin menfaatlerinden daha üstün tutan AB’den bağımsız bir politika izlemeye başlamıştı.
Orban’ın “hain ilan edilmesindeki etkenlerden biri Ukrayna’nın Avrupa Birliğine alınmasına karşı çıkması,dğeri de Rusya’ya yönelik ambargolara katılmamasıydı. Aslında Orban Rusya’ya yönelik petrol ambargosunun kendi ülkesine telafisi zor sıkıntılar doğuracağını ve bu noktada diğer AB ülkelerinden bunu anlayışla karşılamalarını istemişti. Ama AB ülkelerinin liderleri Orban’ın bu isteğine ya da endişesine kulak asmayınca Orban da haliyle başının çaresine bakmak zorunda kaldı.
Macar liderin Ukrayna konusunda diğer AB ülkeleriyle fikir ayrılığına hatta fikir çatışmasına girdiği kesin. Bir defasında bir kanalda verdiği mülkatta “ "AB üye ülkelerinin, çatışma sonrasında kalan Ukrayna ile üyelik ilişkilerine girmelerini değil, stratejik ortaklık kurmalarını istiyoruz" demiş ve ardından “AB’nin çatışmaya doğrudan müdahil olmasını engellemeliyiz” şeklinde bir çıkış yapmıştı. Zaten halihazırda Ukrayna’ya ek desteklere yönelik engellemeler getirmekten geri durmuyor.
Orban’ın sert ve inatçı mizacı çocukluk çağında yaşadığı zorluklardan geliyor sanırım. Suyu ve elektriği olmayan bir evde dünyaya gelmiş ve belli bir yaşa kadar orda büyümüş. Babası tarafından devamlı dövülen bir çocukluk geçirmiş. Hata bir defasında "Beni dövdüğünde bağırıyordu da. Tüm bunları kötü bir deneyim olarak hatırlıyorum." Demişti.
Komünizm’e meydan okuyan bu çocuk çok ilginçtir lise çağında Genç Komünistler Birliği'ne üye olmuş v onlarla uzun yıllar vakit geçirmiş biriydi. Asıl ilgi alanı futboldu ve sadece birkaç yüz kişilik seyircinin izlediği takımlarda futbol oynuyordu.
Üniversite yıllarında komünist gizli servislerin kendisine muhbirlik teklifinde bulunuğunu ama bu teklifleri reddettiğini söylemişti bir defasında.
Ne olduysa 1989’da olmuştu:
1989'da Kahramanlar Meydanı'nda kalabalık bir kalabalığa yaptığı konuşmanın ardından Oxford Üniversitesi'nde kısa bir süre liberal siyaset felsefesini okuması için teklifler ya da öneriler aldı. Bu önerileri dikkate alınca bir anda bursa bağlandı. Peki Orban’ı bursa bağlayan kimdi? Tabi ki tahmin ettiğiniz kişinin vakfı: George Soros vakfı. Hatta Soros’un bizzat kendisiyle ilgilendiği söylenir.
Yorumlar
Kalan Karakter: