Dürziler, Orta Doğu'da yaşayan kapalı bir etnik-mezhepçi Arap grubudur. Yahudilik unsurları da içeren İsmaili Şiiliğine dayanan tek tanrılı bir din olan Dürzilik'i benimserler.
Merkezi Süveyda ilinde, aynı adı taşıyan şehirde bulunan Cebel-i Duruz bölgesinde yaşamaktadırlar. 2010 yılı itibarıyla bu ilin nüfusunun %90'ını Dürziler oluşturmaktadır. Dürziler ayrıca İdlib ilindeki Cebel-i Summak bölgesinde, Golan Tepeleri sınırındaki Kuneytra ilindeki Cebel-i Şeyh dağlarında ve Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana banliyösünde 18 yerleşim biriminde yaşamaktadırlar.
VI. Fatımî Halifesi el-Hâkim bi-Emrillah’ın (375-411/985- 1021) saltanat yıllarının son dönemlerinde tarih sahnesine çıkmış olan Dürzilik inancı halifenin en yakın danışmanlarından olan Hamza b. Ali tarafından ortaya atılmış ancak Hamza’nın vaazlarına eksisiz katılan ama zamanla onun vaazlarına sert muhalefette bulunan Muhammed bin İsmâ‘il Neştekin ed-Derezî tarafından ete kemiğe büründürülmüştür. Ama aslında çerçevesi Hamza tarafından çizilmiş bir öğretidir.Zaten bu Duruzi ismi de Ed-Derezi’den gelir..
Ed-Derezi’nin Yahudi ve Mecusîlere eğilimli biri olduğu söylenir. Kendisi yine kendinden olanalr tarafından öldürülmüştür.
Aslında bir iddiaya göre Dürziler inançlarının isminin bu zattan değil de Halife’nin komutanlarından olan “Ebû Mansur Anûştekîn ed-Dürzî”den geldiğini söylerler. İlginç şekilde sebebi bilinmese de Dürzîler günümüze kadar Neştekîn'e lânet edip Anûştekin'i yüceltmeye devam ederler.
Başka bir iddiaya göre de, Dürzî kelimesi “Dreux” isminin muharref şeklidir. Bu iddiaya göre 586/1190 yılında Kudüs, Selahaddîn Eyyûbî tarafından fethedildiği zaman, bir haçlı alayının kumandanı olan Comte de Dreux’un yolu kesilerek Engaddi yakınında bulunan bir kaleye iltica etmek zorunda bırakılmıştı. Bu haçlılar, kırk sene boyunca Müslümanların müteaddit hücumlarına mukavemet ederek komşuları olan İsmaili ve civar kasaba halkları arasına karıştılar.
Müslümanlara karşı aşırı bir kin besleyen Hıristiyanlarla, Sünni İslâm düşüncesi karşısında kendisini alternatif olarak gören İsmaililer birleşerek yeni bir cemiyet teşkil etmişlerdi. İşte bu cemiyet “Dreux” isminin muharref şekli olan “Dürzî” ismi ile bilinen topluluktur”,
Şiilerin İsmaililik kolundan gelen Hamza ve Ed-Derezi bu kolun öğretilerinden beslenmiş ve ona birkaç gizem dolu söylemler koyarak bu koldan ayrı olduklarını ilan etmişlerdir
“Tanrı’nın” el-Hâkim bi-Emrillah suretinde ikinci defa tecelli ederek dünyanın yönetimini, hükümranlığını Dürzîlere vermesi şeklinde gerçekleşeceğine inanan bu akım Tanrı’nın lâhûti ve nâsûti (insani) olmak üzere birbirinden ayrılmaz iki yönü bulunduğunu, Allah’ın 72 defa, insanları kendisi hakkında bilgilendirmek gayesiyle bizzat gelindiğine söylerler.
Ve ayrıca Dürzîliğin ilanı ile birlikte bütün dinlerin hükümlerini yitirdiğine yer verilir bu inançta. Dini ve kültürel geleneklerine göre kendi devletlerini kurmaları yasaktır. Evlilik ilişkileri yalnızca kendi topluluklarının temsilcileri arasında teşvik edilir.
Yine Fatımiler döneminde kendilerine karşı kötü muamele gösterilmiş ve on yıllarca baskıya maruz kalmışlar ve de bu tarihlerden itibaren de inançlarını gizlice yaşayıp bulundukları kabın şeklini almaya gayret göstermişlerdir.
Dürzîler Osmanlı ahalisi arasında “Terezîler” olarak bilinirlerdi;burada yaşayan Dürzî ailelere, kendi idarî ve malî taşra sistemleri kapsamında statü ve görevler vererek iktidarını kabul ettirmişti.
Osmanlı döneminde Şam yönetiminde Dürziler önemli yer tutmuştur. Osmanlı bunların güçlü ailelerine çeşitli sorumluluklar verip onların devlete olan bağlılığını arttırmıştı. Örneğin 1790’larda II.Beşir liderliğindeki Dürziler Osmanlı idarecileriyle çok yakın ilişkiler kurmuş, önemli olaylar ya da savaşlarda Osmanlı safında yer almışlardır.
Örneğin 1799 tarihinde Fransızlar Akka’yı kuşattıklarında Emir Beşir önce tarafsızlığını ilan etmiş olsa da daha sonra Cezzar Ahmed Paşa’ya yardım etmiştir. Hatta Mehmt Ali Paşa ile 2.Mahmut arasında yaşanan savaşlarda bölgedeki başka bir etnik gurup olan ve Dürzilerle de sık sık çatışan Maruniler Mehmet Ali Paşa safında yer alırken Dürziler Osmanlı safında yer almıştır.
Dürzi ve Maruni çatışmasına el atan Avrupalılar bölgenin iki kaymakamlık şeklinde yönetilmesini istemiş, Avusturya Başbakanı Metternich kuzeyde Marunî, güneyde ise Dürzi kaymakamlığı kurulmuş;1838 tarihinde Dürzîlerle, İbrahim Paşa arasında büyük çatışmalar yaşanmıştır. Osmanlı Devleti de bu olaylardan yararlanarak Dürzîlere silah yardımı yapmış, aynı zamanda bölgeye ordu göndermiştir.
Sömürgeci iki güç olan İngiltere ev Fransa bölgeyi istikrarsızlaştırmak için bu iki etnik gurup arasında taraf tutmuş ve onları bir birlerine karşı kışkırtıp savaştırmıştır; bunlardan İngiltere Dürzileri, Fransa’nın ise Marunîleri desteklemiştir.
1.Dünya savaşına kadar Osmanlı idaresinde hoşgörülerek ve kendileri de sadık kalarak yaşamışlardır.
Zaten Osmanlı Devleti’nden ayrılan ve emperyalizmin süslü ama kurnaz politikalarına göz kırpan gerek Hristiyan gerek Yahudi ve gerekse diğer etnik guruplara ait hiçbir toplum huzur bulamamıştır. İşte bunlardan iri de Dürzilerdir.
20. Yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı gibi imparatorlukların yıkılmasını bir devrim olarak görenler aslında iç ve dış çatışmaların acımasızca yaşandığı param parça bir dünyanın kapısının aralandığını düşünmemişlerdir.
Parçalanan bu toplumlara da Osmanlı devletinin yüzyıllar boyunca izlediği hoşgörüsünü, din ve inanç özgürlüğünü getirmeyen yöneticilerin despotik yönetimi de eklenince bölge ve toplumlar emperyalizmin oyuncağı olmaktan kurtulamadı.
Bu bahsettiğim yönetim zaaflığı ile emperyalizmin vaatleri birleşince bugünkü gibi bir çok etnik gurubun çıkardığı huzursuzluğa şahit olabiliyoruz.
Peki bu gün Dürzilerin sorun çıkarma sebebi neydi?
Esad’ın evrilmesiyle bölgede ufak tefek isyanlar baş göstermişti. Mesela Lazkiye’de Alevi isyanı bunlarda biriydi. Daha sonra, yeni Suriye yönetimine duyulan memnuniyetsizlik, diğer halk gruplarıyla silahlı çatışmalara dönüştü. Dürziler de yeni hükümet güçlerine karşı çıktı.
Yeni Suriye yönetimi, ulusal azınlıkların protestolarını sert bir şekilde bastırdı. Esad yönetimi sırasında Dürzilerin kendi öz savunma güçleri vardı. Kendilerini radikal gruplardan korumak için yeterli sayıda hafif silahları vardı. Dürzi liderler yeni yönetimle işbirliği yapmaya hazır olduklarını defalarca dile getirseler de, eski saha komutanı Ahmed el-Şara liderliğindeki geçiş hükümetine güvenmeyi bıraktılar.
Suriye Dürzi cemaatinin liderlerinden Hikmet el-Hicri, Suriye geçici hükümetiyle yapılan müzakerelerin sonuçsuz kaldığını "Bugün ya Suriyeli olarak kalıp aşağılanmayı ve hakaretleri reddedeceğiz ya da onlarca yıl boyunca aşağılanma ve hakaretlere maruz kalacağız" şeklinde belirterek, dindaşlarına Şam'dan gelen askeri baskılara direnmeleri çağrısında bulundu.
13 Temmuz Pazar günü açık çatışmalar başladı. Ardından, silahlı grupların Suriye'nin güneyindeki ildeki Dürzi yerleşimlerine saldırdığı ve Şam'a bağlanan karayolunun kapatıldığı bilgisi ortaya çıktı. Suriye Savunma Bakanlığı'na göre, çatışmalarda 30'dan fazla kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı ve geçici Suriye hükümetine bağlı 20 askerin da hayatını kaybettiği açıklandı. Şara hükümetine bağlı bazı gurupların da Şam’ın bilgisi haricinde Dürzi köylerinde ciddi anlamda yapılan insanlık dışı eylemleri, bölgenin kana susamış canavarını kendi emelleri için harekete geçirmeye yetti…Sonrasında olanlar malum..
Yorumlar
Kalan Karakter: