Bu yazım da konuyla ilgili hamasetten uzak tarihi bilgilere yer vermeye çalıştım. Yazıyı yazarken notlarımı gözden geçirip araştırma yaptığımda ilginç bilgiler ve acı dolu hikayelerle karşılaştım ama tabi ki hikayeden çok tarihi bilgilerle donanmış bir yazı olmasına dikkat ettim. Bence bu birkaç sayfada net bilgi sahibi olacak ve keyifle okuyacaksınız. Umarım dediğim şekilde olur..
468 yılında Vizigotlar’n Toledo şehrini kurmasıyla başlayan ve Latince olarak Hispania olarak isimlendirilen İspanya’da, Kral Witiza’nın ölümü üzerine taht mücadelesi başlaması ve Kralın küçük yaştaki oğlu Achila (Aşil)’in Müslümanlardan yardım istemesiyle 710’da Tarif bin Mâlik’in emrindeki 500 kadar askerle İber Yarım Adası’na çıkarma yapmasıyla Müslüman hakimiyetinin temeli atılmış ve Tarık Bin Ziyad’ın “Cebelü’l-Feth” karargâhını kurmasıyla da hakimiyet sağlanmış, Vizigotların belinin kırılması ve İber yarım adasında Müslüman hakimiyetinin kurulması sadece 6 ay sürmüştü.
Bu tarihlerden itibaren Müslümanlar burası için “Vandlların yurdu” anlamına gelen “Vandalus”tan esinlenerek Endülüs ismini kullanmaya başlamışlardı.
İber Yarım Adasında bir çok İslam Devleti kurulmuş ve bu İslam devletleri gelişmiş bir medeniyete sahip olan Müslümanlarla Avrupalılar arasında kültürel ve bilimsel köprü görevini görmüştü.
Müslümanların İspanya’yı fethiyle birlikte daha fazla Yahudi’nin buraya göç etmesi ve Müslümanların onlara kapılarını sonuna kadar açıp aynı mahallenin sakinleri olarak yaşaması, her gittiği ülkede sürgüne maruz kalan bu Yahudiler için soylarının devamını sağlayan büyük bir fırsattı.
Müslümanlar yarımadaya çıktıktan sonra Cordoba, Malaga, Gırnata Sevilla ve Toledo şehirlerindeki Yahudileri silahlandırarak kendi şehirlerini savunmalarına imkan tanımış ve sadece 1 Dinarlık vergi almakla yetinmişlerdi.
Tabi ticaret konusunda kabiliyetli olan Yahudiler -ki buradaki Yahudilere Sefarad Yahudisi denmiş- zamanla fazlaca zenginleşmiş ve çeşitli bilim dallarında çalışmalar yapmış, Arapça, Latince, Yunanca ve İbranice dilleri arasında çeviriler yaparak Endülüs medeniyetinin kalkınmasına büyük katkıda bulunmuşlardı. Bu döneme kadar buraya yerleşmiş olan milyonlarca Yahudi ve Müslüman İslam Devleti şemsiyesi altında Hristiyanlarla birlikte barış içinde yaşamışlardı
Hatta Yahudiler günümüz de dahil olmak üzere tarihin en rahat ve konforlu dönemlerini Endülüs Müslümanları döneminde yaşamışlardı. Öyle ki; bu dönemde el üstünde tutulan bir tabip ve aynı zamanda diplomat olan Yahudi Hasday İbn Şaprut’un bu dönemde kendini Müslümanlara o kadar borçlu hissetmiş ki Müslümanların tedavisinde çoğunlukla ücret talep etmemiştir yıllarca. Halife 3. Abdurrahman da Hasday İbn Şaprut’a siyasi ve idari görevlerinin haricinde toplumsal birliğin korunması adına bazı sorumluluklar da vermiştir.
Ancak tarih 1479’u gösterdiğinde, olduğundan çok fazla abartılan Kolomb’un deniz yolculuklarına bol bol sponsor olan Kastilya Kraliçesi I. Isabel, Aragon kralı II. Fernando ile evlilik sözleşmesi yaparak güçlerini birleştirdiğinde Yarımada’da her şey eskisi gibi olmayacaktı. Nikâh yoluyla sağlanan İspanya siyasi birliği, Reconquista Hareketi denilen Yahudi-Müslüman soykırımının temeli atılacaktı.
Ve bu tarihten itibaren insanlık tarihinin gördüğü en görkemli kültür ve medeniyet imparatorluklarından birisi olan Endülüs'te yaşayan yüz binlerce Müslüman ve Yahudi İspanyolların vahşetine, katliamına maruz kalacaktı.
Kolomb’un katliamlarına sponsor olup katliam konusunda tecrübe sahibi olan ve tarih notlarına “cömert Kraliçe” olarak lanse edilen İsabel için kafasında tasarladığı katliam planının oluşturulması çok da zor olmayacaktı.
Özellikle Yahudilere yönelik kitlesel katliamlar tarihin gördüğü en vahşi biçimde gerçekleştiriliyordu. 1 milyona yakın Yahudi, tarihin gördüğü en barbar mahkemelerinde, Engizisyon ’da yargılanarak sürgün edildi, hapse atıldı, din değiştirmeye zorlandı veya idam edildi.
Yahudilere yöneltilen en büyük suçlama ise Katolikliği Yahudileştirme ve Hristiyanları çarmıha germe gibi adetleri olduğu iddiasıydı.
. Yahudilerin İspanya'da kökünü kazımaya karar veren Kastilya Kraliçesi I. Isabel kocasıyla beraber insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen şu fermanı çıkarttı:
“Tanrı'nın inayeti ile ülkeyi, yani Kastilya, Aragon, Leon, Mursia, Mayorka, Sardunya, Granada ve Navara'yı yöneten biz Ferdinand ve İsabella… Anusim'in (Marranos) feryâd ve figanları bize kadar ulaştı. Onların bazılarının yakılması bazılarının da ömür boyu hapsedilmesine karar verilmiştir… Engizisyon memurları onların şeytanî davranışlarını araştırmaya başlamışlardır.
Bunlar, Anusim'in serkeş tavrı ve Hıristiyanlığın gereklerini yerine getirmelerinin asıl sorumlularının Yahudiler olduğunu tespit etmişlerdir. Yahudiler onlara kendi yaşam tarzlarını, hukuk kurallarını ve inançlarını öğrettikleri gibi, oruç ve bayramlarının esaslarını da belletiyorlarmış.
Yorumlar
Kalan Karakter: