İnsanoğlu öyle doyumsuz olmuş ki, evine aldığı her şeyi uyumlu olsun diye uğraşıp duruyor.
Uzun yıllar düşünülerek alınan mobilyalar, günlerce aranır, seçilir.
Halısı, mobilyası, perdesi derken günlerce bakınıp dururlar.
Üzerinden yıllar geçince ise uyumsuz oldu diye tekrar tekrar alınır.
Her gün kahve içmesem yada çay içmesem duramam.
Yıkanmadan hayatta dışarı çıkamam diyenler.
Kaliteli kıyafet olmazsa giyinmem diyenler.
Çocuklar için odalar dolusu oyuncaklar, herkese ayrı ayrı odalar gerekmiyormuş..
Mesela çeşit çeşit yemekler olmasa da yaşanırmış.
Demek ki bir bisküvi ilede karın doyarmış.
Aslında hiçbir şeyin önemi yokmuş.
Yaşamanın, nefes almanın dışında ne anılar, ne hayatlar bitip gitti birkaç saniyede.
Sadece birkaç saniye içinde; evini beğenmeyenler, daha fazlasını isteyenler ya öldü yada şuan yaşam mücadelesi veriyor.
Yaşanan felaketin ardından insanlara çadıra muhtaç kalıp, çadır bile bulamazken, o soğukta dışarıda ayakları çıplak, üstte hiçbir şey yokken özenerek baktıkları milyonluk evleri yerle bir oldu.
Geride kalan yıkık bir bina ve o binanın enkazında yitip giden hayatlar..
Yitip gidenler belkide o günün sabahına ne hayaller, ne planlar kurmuştu..
Oysa hepsi yalanmış.
Artık bir gün sonrasına değil, bir dakika sonra başımıza ne geleceğini kestiremiyoruz.
Yaşananlardan ders çıkartacak mıyız peki? Hiç sanmıyorum..
Deprem sonrası ev kiraları almış başını gitmiş.
Vicdansız ev sahipleri; evin değerinin 5 katına kimisi de 10 katına çıkartıyor.
Sanki o ölmeyecekmiş gibi yada o felaket kendi başına gelmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ediyor.
Allah sizleri ıslah etsin.
Elbette sözüm işi fırsata çevirenlere.
İyi güzel insanlar yok mu? Elbette var.
Allah onlardan razı olsun.
Bugün halen o güzel iyi kalpli insanların yüzü suyu hürmetine ayakta kalıyoruz.
Malda yalan, mülkte yalan..
Velhasılı ölümden başkası yalanmış.
Kalın sağlıcakla…