“Vietnam’da çitin üstünde debelenen lanet bir inek gibiydik..” Richard Russell
20.Yüzyıl başlarına gelindiğinde dünya artık bambaşka mücadele alanı haline gelen bir dünyaydı. Bu yeni mücadele, eskinin klasik sömürge sisteminin, yerini ekonomik yayılmaya, başka bir değişle emperyalizme bıraktığı yeni bir mücadele..
“Bazı tarihçiler tarafından ‘gayri resmi imparatorluk’” girişimi olarak da anılan bu mücadele aynı zamanda vekâlet savaşlarının da başlangıcıydı. Ancak zaman zaman umdukları vekillerden başarı bulamayanlar mücadeleye bizzat dahil olmak zorunda kalacaklardı.. Örneğin Vietnam Savaşı…
2.Dünya Savaşı öncesi bir Fransız sömürgesi olan Vietnam’ı Fransızlar kısmen terk edince burayı Japonlar olanca acımasızlığıyla işgal ettiler; bu işgal, Vietnam halkı için var oluş mücadelesinin başlaması demekti.
Vietnamlılar Vietnam’ın bağımsızlığı için Viet Minh’i (Vietnam’ın Bağımsızlığı İçin Devrimci Birlik) kurudular. Japonlara kan kusturan bu birlik kısa zamanda Japonların bölgeyi terk etmelerini sağladı ;sonra da tüm kontrol Viet Minh tarafından ele geçirildi. 2 Eylül 1945’te Vietnam Demokratik Cumhu riyeti (VDC) kuruldu; ancak sömürgeciler açtı ve avlarını kontrol altında tutmaya kararlıydılar.
Nitekim Fransızlar bölgede tekrar etkinlik gösterip Viet Minh kuvvetlerini dağıttı. Birlik boş durmadı ve aynı yılın Aralık ayında Fransızlara karşı gerilla savaşı başlattılar. Vietnam “Kurtuluş Savaşı” başlamıştı.
Bu mücadelede Fransızların üstünlüğü uyuyan dev emperyalist canavarı uyandıracaktı. ABD’yi..
Esasında emperyalist canavarın uyanışı başkan Roosevelt’in ölümüyle başlamıştı bile.. Çünkü başkan Roosevelt sömürgeciliğe taraftar bir kişilik değildi ve onun zamanında bu canavar, uyku moduna geçmişti; ancak o artık yoktu ve yerine Dwight Eisenhower ve sonrasında gelen John F. Kennedy, uyuyan emperyalist devini dürtmeye başlamış ve bölgede Fransızların etkinliğine karşın binlerce Amarikan askerini yollamışlardı.
Tarihler 1954’ü gösterdiğinde Ho Şi Minh’in liderliğindeki komünist birlikler Fransızları kovmayı başarmışlardı. Ancak Vietnamı bütünüyle kontrol altına da alamadılar; bunun üzerine yapılan anlaşma gereği ülke, “Komünist Kuzey Vietnam ” ve Amerikan yanlısı “Güney Vietnam”olmak üzere ikiye bölündü.
Bu sıralarda ABD yönetimi veya derin devleti, sömürecekleri bölgeler için kendi halkına yönelik algı operasyonları yapmakla meşguldüler; bu meşguliyet kısmen de olsa sonuç verecek ve kamuoyunun da sömürge taraftarı olması sağlanacaktı.
Bu algı operasyonunun odağında olan kavram “Komünizm belası” idi. Halkını oldukça profesyonelce var ettikleri hayali düşmana karşı savaşmaya ikna etmişlerdi bile; Komünizme..
Kendilerince bu “bela”nın en büyüğü Vietnam’daydı ve bu bela her an on binlerce kilometre uzakta olan ABD’yi istila edebilerdi(!). Tabi gerçek olsa dahi, kendilerine ulaşma olasılığı çok düşük olan bu “komünizm belası”nı, yerinde yok etmek için harekete geçildi ve aranan fırsat beklendi.
Bu fırsat ,Vietnam’da yaşanan iç karışıklık la geldi ve bu durum ABD’nin önüne kırmızı halı gibi serilecekti.
Bu arada ikiye ayrılan Vietnam’ın “Vietnam Demokratik Cumhuriyeti” bölümü komünizm rüzgârıyla esip gürlüyor ve bu rüzgâr Güney bölümüne fırtına olarak ulaşıyordu. Bu ABD için ciddiye alınacak, önlem alınması gerekecek olan soğuk bir rüzgârdı.
“ABD, halk desteğini arkasına alan Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin üstün geldiği birleşik Vietnam’dan kaçınmak için Güney’deki komünizm düşmanı hükümeti beslemeye ve güçlendirmeye başladı.” Fakat Güney’de de işler pek yolunda gitmiyordu. 1955’tekurulan Vietnam Cumhuriyeti,Ngo Dinh Diem başbakanlığında diktatörel bir yönetim gösteriyor ve kötü ününü her karış toprağına yansıtıyordu.
Yorumlar
Kalan Karakter: