siptilli
horozdibek, arasta!
okat otobüsleri, melekgirmez, hergele yolu, büyüksaat, küçüksaat, kocavezir, pazarlar, bitpazarı, emek, alın teri, yeşilyuva!
***
kırk
yıllık eğitimci
muzaffer özen’in ‘ekmek arası’ kitabında bu anlatılanlar!
***
demirsporlu
hüseyin ile bir çift
lastik ayakkabı, ayna, öğretmenin vurduğu yerde gül bitmez, bedir, hilal hanı, belediye ekmeği, bitpazarı, apo dayı, bizim sokağın halleri, ökçeci gülmez emmi, baba parmaklarım ne zaman uzayacak ve asma altı!
on üç öykü bir kitapta!
***
bu
kitaptan önce
yani geçen ay; usta yazar çetin yiğenoğlu’nun çukurova üçlemesinden sonuncusu olan ‘incirlik’ kitabını okudum, sonra ömrünü eğitime adayan mustafa naci özer’in ‘refakatçi’ kitabını okudum!
***
ardından
ünlü sanatçı
tıp doktoru ercan kesal’ın ‘cin aynası’nı okudum, ondan sonra emekli hakim sabri çiçekli’nin ‘yoksa biz mi suçluyuz’, memed arif b.’nin ‘abovvv adana’, küçük iskender’in ortadoğa hapishanesi, enver gökçe’nin ‘dost dost ille kavga ve rubailer’ini ve mehmet aydın’ın hasan hüseyin korkmazgil’i anlatan kitaplarını okudum.
***
avukat
kemal derin’in
şah kalender ile pargalı ibrahim’in dillere destan hesaplaşmasını anlattığı ‘büyük isyan’ kitabını da yeni bitirdim. bir gün, aşkına meftun olduğu güzelin karşısında yalınkılıç, yalın hançer duran o gencin sevdasını da yazacağım bu satırlarda.
***
bu
kadar
kitaptan sonra, emekçi bir baba ile okur–yazar olmayan bir annenin ilk çocuğu muzaffer özen’in ‘ekmek arası’ çıktı karşıma!
***
ordu
ünye çaybaşı
ortaokulunda Türkçe öğretmeni olarak meslek hayatına başlayan muzaffer özen, oradan osmaniye dervişpaşa ortaokulu’na gelmiş, buradan da adana beşocak ortaokulu’na müdür olarak atanmış, sonra istiklal ortaokulu, derken adana koleji!
dile kolay; kırk yıl!
***
eğitimci yazar
muzaffer özen
öykülerinde; çelik çomak oynadığı, topaç çevirdiği, uçurtma uçurduğu, ekmeğini yediği, suyunu içtiği, havasını soluduğu, kimlik ve kişiliğini bulduğu, bereketli topraklarından biten anılarla kendisine bir yaşam sunan adana’ya duyduğu sevgiyi ve özlemi dile getirmiş!
***
beni
en çok
‘baba parmaklarım ne zaman uzayacak?’ öyküsü etkiledi!
maliyeci hüseyin’in küçücük oğlu ilkay’a yaptıkları, okurken canımı acıttı…
***
bir de
‘ayna’ var ki;
düşmanıma vermesin, çocukların ‘deli deli tepeli, kulakları küpeli’ diye alaya aldıkları çopur hamza’nın yaşadığı evlat acısını!
***
çok
önceleri
değerli dostum kubilay altuntaş’ın, babası turan altuntaş adına yayımladığı ‘bicici antonius’ kitabını da okumuştum.
***
muzaffer özen’in
‘bir çift lastik ayakkabı’ adlı öyküsünde bıyık müslüm’ün ‘ulan, donacağız be! zaten belimiz ağrıyor, kapatın şu pencereleri!’ cümlesini okurken aklıma turan altuntaş’ın o güzelim öyküleri geldi, duygulandım. muzaffer özen de adana’yı ve adanalıyı öyle bir güzel anlatmış ki tadına doyamazsınız…
***
‘ekmek arası’
kırk yıllık eğitimcinin
yüreğinden damıttığı öyküleri, emeğin ve alın terinin yüceliğini yaşatarak satırlara yansıtması!
***
ki belki
bu öykü kitabı;
bakırcılar çarşısında yürürken örs ile çekiç arasındaki yaşamdan kalan esnaf seslerinin kulaklarda çınlaması…