Hayat pahalılığı almış başını giderken insanlar nerede daha uygun, neresi bütçesine uygunsa orayı tercih ediyor.
Kirada oturanlar, çocuğunu okula gönderenler, ailesine bakmakla yükümlü olanlar, hiçbir geliri olmayanlar ve daha nicesi...
Hayat orta düzeyde yaşanamayacak seviyedeyken, insanlar da kıt kanaat geçimini sağlamak için çabalıyor.
Gece gündüz demeden, iş ayırmaksızın çalışıyor.
Çünkü; evine ekmek götürmek zorunda.
Çünkü; evinde bakmakla yükümlü olduğu insanlar var.
Çünkü; ayakta kalmak için çalışmak zorunda!
**
Şu yaşam şartlarında ise artık refahımızı değil, ucuzunu kolluyoruz.
Gıda, giyecek, elektrik faturası, yol parası derken, giderler arasında kaybolup gittik..
Asgari ücretle çalışanın parası değil ay sonunu görmek, maaşını aldığı gün elinde eriyip yok oluyor.
Elimize gelen para nereye gidiyor? Nerede harcanıyor bilemiyoruz bile.
Artık aldıklarımızdan çok giderlerimiz var.
**
Sahi bu yaşadığımız hayat mı?
Bir insanın normal ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı bir çağda yaşamak zorluğun kaçıncı evresi?
Belki geçecek, belki de daha kötüleri gelecek. Bilemiyoruz.
Ama görünen o ki, karanlık sarmalın içine hapsolmuş durumdayız.
Sağımız, solumuz, önümüz, arkamız karanlık...
Sesimizi duyan da bizi gören de yok..