15 Temmuz hain darbe girişimini anma haftası devam ediyor. Tarihimizin en önemli hadiselerinden birini yaşadık..Tabi ki unutmak ve unutturmamak adına bir çok organizasyonlar yapıldı. Geçen günlerde Üniversite yurtlarından birinde mini bir konferans vermiştim ve orda da söylemiştim:
Ne unutacağız ne de unutturacağız. “Hayat hatıradır, unutursan ölürsün!” diyor şair..Evet unutursan ölürsün. Bedenen fiziken yani tıbben ölmeyebilirsin ama zihnen ölürsün, ruhen ölürsün, benliğin ölür. Sonraki nesillerin de ölü gibi yaşar.
Şuan bu önemin farkında olunmayabilir belki ama bir 50 yıl sonra yazılacak tarih bu önemi kesinlikle vurgulayacak ve o dönemin nesli atalarının bu fedakârlığıyla gurur duyacaktır. Ve tarih bu milletin 15 Temmuzunu kitaplara sığdıramayacak. Hani var ya Akif’in Çanakkale destanı için söylediği "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.” Mısrası..Evet tarihe sığmayacak bir zafer ve fedakarlık.
Savaşlarda zaferler elde etmek kolaydır. Eşit şekilde savaşırsınız düşmanınızla. Ama eşit olmayan koşullarda göğsünüzü gererek düşmana karşı kazandığınız zaferin tarihte eşi benzeri çok yoktur. Ne garip değil mi? Düşman kelimesini rahatlıkla kullanabiliyoruz.
Bizim bildiğimiz bir devlet ya da bir millet için “düşman” tanımı sınırları dışında kalan ve art niyet besleyen başka millet veya devlet için kullanılır. Ama biz bu süreçte gördük ki aynı havayı soluyup aynı çeşmeden su içtiklerinizin de düşmanlık besleyen gizli ajandaları olabiliyormuş. Ve gördük ki dışardaki düşmandan çok daha tehlikeli çok daha acımasız ve çok daha pervasızlar.
Ama tabi bu millete aidiyet duygusu beslemeyenlerin bilmediği veya unuttuğu bir şey var; vatan söz konusuysa bu millet için gerisi teferruattır.
Dini,dili,ırkı mezhebi ne olursa olsun vatan toprağına aidiyet duygusuyla bağlı olan herkes yeri geldiğinde teferruatlarla ilgilenmez. İşte o gece milleti zafere götüren duygu ve düşünce buydu.
Bazıları o geceyi tanımlarken “hain darbe girişimi” diye tanımlar, bazıları “kalkışma” olarak tanımlar. O gece düpedüz bir isyan hareketiydi.
Çok öncesinde köşeye sıkışan emperyalist uşakların gözlerini karartıp çıkardığı bir isyan hareketiydi.
Bizim “darbeler tarihine” baktığımızda bu yaşadığımız hadisenin “darbe” kavramıyla sınırlandırılamayacağını anlarsınız.
Bu hadise Casusluk teşkilatı şeklinde çalışan bir küresel terör örgütünün kendi içinden çıktığı millete ve on yıllarca ekmeğini yediği ülkeye tanklarla, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle, makineli tüfekleriyle saldırdığı yeryüzünün görüp görebileceği en hain hadisedir.
Ama bunun yanında gerek tarihimizin gerekse yeryüzünün görüp görebileceği en cesur en fedakar millet de o gece kendini gösteren bu millettir. Irkı dini dili mezhebi ne olursa olsun.
Bırakın yeryüzünü kendi tarihimizde bile böylesi bir cesarete şahit olamazsınız. Bakın darbeler tarihine. Biz ilk modern darbe olarak Sultan Abdülaziz tahttan indirilmesi ve bileklerin kesilerek öldürülmesi olayını biliriz. Ne halkın ruhu duymuştur ne de devlet adamlarının.. Yada biraz daha geriler gidelim..
Genç Osman tahttan indirildiğinde halkın kılı kıpırdamamıştır padişahlarını sevdikleri halde. Ha diyeceksiniz ki “o dönemin iletişim olanakları ile bu dönemin iletişim olanakları çok farklı bu nedenle halkın tepkisizliği gayet doğal”. Tamam da tahttan indirildiğinde Yedikule zindanlarına götürülürken binlerce kişinin önünden aşağılanarak götürüldü ve orda da öldürüldü.
Mesela 2. Abdülhamit Han’ın tahttan indirilmesine yol açan 31 Mart Vakası’na bakalım. O dönemin iletişim kanalları günümüz kadar olmasa da pekala açıktı. Hatta İttihatçı köşe yazarları köşelerinde gelecekte olan hadiseyi üstü kapalı da olsa yazıyorlardı. Peki ne oldu?
Abdülhamit’in tahttan indirilmesine engel olabildiler mi yada bunun için 15 Temmuz kahramanları gibi kahramanlar çıkarabildiler mi içlerinden. Hayır çıkaramadılar.
Cumhuriyet tarihimize bakalım şimdi de..Ki 101 yıllık bir tarihimiz..27 Mayıs 1960’da bir darbe oldu ve o darbede son seçimlerde %39 oy alan dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve bakanlar idam edildi.
Oy verdikleri rahmetli Menderes’i kurutabildiler mi? Hayır. Bunun için büyük kitleler halinde tepkiler oldu mu? Olmadı. Bu gece galiba Menderes’e sahip çıkamamanın biriktirdiği bir mahcubiyet te vardı. O mahcubiyetin telafisi yapılıyor gibiydi.
Zaten isyancıları şoka uğratan ve paniğe sevk edip deli dana gibi sağa sola saldırmalarına neden olan da buydu. Zaten bu darbe girişiminin diğerlerinden en önemli farkı da bu “şok”tan sonra kendini gösterdi.
Mesela diğer darbelere baktığımızda genellikle meclis, hükümet, cumhurbaşkanı/devlet
başkanı hedef alınarak bu makamlar kontrol altına alınırdı. Ama silahsız halka topyekûn ateş açmalar, bomba yağdırmalar olmazdı. Ama bu vahşet gecesinde bunlar oldu. Halkın üzerine sürülen tankları gördük.
Hedef gözetmeksizin ellerinde ve omuzlarında Türk Bayrağı olan kalabalığa ateş açıldığını ateşler nedeniyle kiminin bacağının koptuğunu, kiminin bağırsaklarının dışarıya sarktığını, kiminin kafatasının parçalandığını kiminin kolunun koptuğunu gördük.
Bununla yetinmediklerini de gördük; Uçaklarını kullandığı devletin yönetim merkezine, Meclise o meclisin uçaklarıyla bomba atıldığını da gördük.
Peki bunları kontrolsüz bir gözü dönüşlükle mi yaptılar. Gözlerinin döndüğü bir gerçek ama kontrolsüz ve bilinçsiz olduklarını hiç sanmıyorum. Hainlerin bunu yaparken bile bir amacı vardı;iç savaş çıkarmaktı tabii ki amaç.
Büyük bir kaos ortamı oluşturacaklardı.
O kaos ortamı sırasıyla diğer illerde yaşayan insanlarda korku oluşturacaktı ve en nihayetinde bu korku onları ya sokağa çıkartmayacaktı ya da darbe karşıtlarına tepki verdirtecekti. Beklentileri buydu. Ama olmadı.
Yorumlar
Kalan Karakter: