Psikopat kelimesini çokça duymuşsunuzdur. Psikopatlık bir antisosyal kişilik bozukluğudur. Halk arasında, acımasızlıkları ve başkalarına acı çektirmekten şeytani bir şekilde zevk almaları ile tanınırlar. Çoğunlukla yasalarla ve kolluk kuvvetleri ile başları derttedir.
Sıkça psikopati ile karıştırılan bir diğer antisosyal kişilik bozukluğu da sosyopatidir.
Dr. Martha Stout; “Küçücük bir suçluluk veya pişmanlık sinyali olmaksızın, her yüz kişide dört kişi istedikleri her şeyi yapabiliyorlar.” şeklinde nitelendiriyor sosyopatları.
Yaptıklarından suçluluk hissetmemeleri ile psikopatlara benzemelerine rağmen, vicdandan ve herhangi başka bir gerçek duygudan yoksun olmalarıyla, ancak, bu yoksunluklarını da müthiş taklit yetenekleri ile olağanüstü şekilde gizleyebilen kişiler olarak biliniyorlar. Ortalamanın üzerinde veya çok daha yüksek IQ’ya sahip oldukları da bir başka tuhaf gerçek. İstedikleri herkesi manipüle edebilecek cazibeye, karizmaya ve ikna yeteneğine sahipler. Toplum içinde neredeyse fark edilmiyorlar; her yirmi beş kişiden biri gibi yüksek bir oranla toplumda yer almalarına rağmen…
Hayal edin:
Hiç vicdan sahibi olmadığınızı… Rahatlıkla, vicdan sesiniz olmadan, kendi çıkarınız için başkalarının haklarını hiçe sayarak her şeyi yapabildiğinizi düşünün… Delice değil mi? Sandığınız gibi değil, toplumda deli olarak pek nitelendirilmiyorlar. Nedeni çok basit: Fark edilmedikleri için...
Toplumun %96’sı vicdan sahibi olduğu için, vicdani donanımdan yoksun birinin olabileceğini ilk etapta düşünmediği için…
Şahane değil mi?
Bu azınlıkta bulunma ve hemen tespit edilememe, sosyopatlarda içten içe bir güç oluşturur. Yenilemez hissettirir. Her kandırdıkları, manipüle ettikleri vakada ayrı bir haz alıp daha da büyütürler hedeflerini. Hedeflerini elde edemedikleri nadirdir. Çünkü istediklerini elde edinceye kadar her türlü hileye, yalana, dolana başvururlar. Her türlü kalleşliği, üçkağıtçılığı, suçu (ki buna birini, bir başkasına öldürtmek de dahildir) gözlerini dahi kırpmadan işlerler.
Suçu işleyebilirler demedim, suçu işlerler…
Çünkü, hiç kimse; cazibeleri, karizmaları ve kendilerini donattıkları etiketleri nedeniyle onlardan şüphe etmediğinden, hatta aldıkları önemli eğitimler ve takındıkları yapmacık tavırları yüzünden, bu işledikleri suçların her birinden ustaca sıyrılırlar. Tertemiz…
SOSYOPATİ NEDEN GERÇEKLEŞİR?
Tıpkı şizofreni gibi genetik olduğu ya da özellikle çocuklukta ihmal veya istismara uğrayanlarda görüldüğü gibi pek çok görüş bildirilmiştir.
Sebep her ne olursa olsun, vicdan yoksunu olmaları, sosyopatları son derece tehlikeli kılmaktadır…
TEDAVİSİ?
Farklı psikiyatrik terapiler ve varsa beyin fonksiyon bozuklukları fiziken tedavi edilebilir, denmekte. Ama bunun için çok da istekli veya gönüllü olmayacakları bilinmelidir. Zira, bu durumlarını kolay kolay kabullenmeyecekler ve tedavi olmayı da kabul etmeyecekler, gereksiz bulduklarını beyan edeceklerdir. Kim bu vicdansızlık sorumsuzluğundan ve sözüm ona, özgürlüğünden vazgeçmek ister ki? Özellikle de, insanlara verdikleri türlü türlü zararlardan şeytani bir zevk duyduklarını da düşünürsek…
SOSYOPATLARLA NASIL BAŞ EDİLEBİLİR?
Sosyopatlarla baş edemezsiniz!
Karşılaştıysanız, karşı koymanız, sizi daha da dibe sürükleyecektir…
“Tek yapmanız gereken, manüplasyonlarına gelmemek için, onları görmezden gelmenizdir..” diyor Dr. Stout…
Bu ilk etapta onları çok kızdıracak; sizi hedef almalarına ve sizin üzerinizde git gide dozu artacak şekilde, size yönelik çeşitli baskılara, zorlamalara ve sizi zor durumda bırakmalara neden olacaktır.
Hatta, bunu yaparken, çevrenizdeki hemen herkesi bu uğurda kullanmalarına da şahit olacaksınız…
Tüm bu sıkıntılara rağmen, asla, tepki vermeyin! Zor, ama, kurtulmanızın tek yolu bu…
Ne zaman ki, sizi manüple edemediğini, kışkırtamadığını anlayacak, sizin onu hiç görmediğinize ve umursamadığınıza kanaat getirecek; işte o zaman hırçınca sizinle oynamayı bırakıp yeni bir hedef bulmaya yönelecektir.
Kısacası sabırla, inatla, kışkırtmalarına gelmeden; görmezden gelin, umursamayın, rutin hayatınıza odaklanın. Eline, paramparça edebileceği bir oyuncak olarak kendinizi sunmayın…
Histerik şekilde, dudak kıvrımlarında görebileceğiniz mikro gülümsemesi ile, mazluma bürünmüş mızmız tavrıyla, kurduğu büyük oyunu başarıyla tamamlamış ve adeta tiyatro sahnesinde milyonların alkışını kazanmışcasına, zaferini kutlamasına izin vermeyin!