Günümüzde sosyal medyada “titi” olmak için binlerce video çekmenize veya ilim-bilim sahibi olmanıza, kütüphaneler dolusu kitap okumanıza, bir alanda derinlemesine binbir emekle çalışıp uzmanlaşıp doktora yapmanıza, bununla da yetinmeyip fikirlerinizi ve projelerinizi en doğru şekilde topluma aktarabilmek için bir kez daha üniversitede gazetecilik lisans eğitimi almanıza hiç mi hiç gerek yok. Ne yazıkki üzülerek söylüyorum, bunlar günümüzde içi boş, püfürükten işler durumuna düşmüş durumda. Sosyal medyada titi olmanın en kolay yolu cahil cühela olmaktan geçiyor...
Gün geçmiyorki ortalıkta cıvık cıvık cahiller türemesin. Farklı sosyal medya mecralarında onlarca örneği var…
Tevhid bayrağını görünce zır cahilliğinden mübareği düşman bayrağı sanıp saldırıya geçip Tevhid bayrağını taşıyan şahsa yumruk atıyor mesela. Sorsan “Müslümanım” diyecek, fakat cahil cühela takımından, cahilliğinin ne derece derin olduğunun, hatta cahil kalmışlığının farkında dahi değil belki de...
CAHİL CÜHELA OL, ŞERİATA SALDIR, TİTİ OL
Fikri, zikri, ilimi, bilimi, girişimleri veya çalışmaları ile ulusal ve uluslararası ses getirecek başarıları bırakın, bir projesi dahi olmayan ve asla da olamayacak olanlar, kısacası yetersiz ve ezik ama bir o kadar da kükremeci bu kişiler nereden nemalanıyorlar? Tabii ki toplumun hassas olduğu konulara yöneliyorlar. Akılları sıra köy kurnazlığı yapıp kendilerince toplumun bir kesiminin hassasiyet göstermiş olduğu kutsallara hakaret ve küfür ederek oradan nemalanmaya kalkışıyorlar. Böyle davranarak kendi basitliklerini, küçüklüklerini, olaylara etraflıca bakabilme kabiliyetinde olmadıklarını ve tüm cahilliklerini apaçık ortaya koyduklarının belki de farkında dahi değiller. Farkında olsalar bile, belki de bu diz boyu basitliği umursamıyorlar. Şuursuzca tek umursadıkları, basitlikleri ile kazanmış olduklarından nemalanmaları...
BİR KONUDA TEŞHİSİ DOĞRU KOYMAZSAN...
Şeriat nedir?
Kuran’ın ayetlerine, Hazreti Muhammet’in (S.A.V.) sözlerine ve hareketlerine, ki bunlara Nas denir, eğer burada direkt veya dolaylı olarak bahsi geçmeyen bir konuysa da bunlardan alimlerce bilimin ve ilimin ışığında akıl yürütme ve istişare yoluyla çıkarılmış yorumlara dayanan; bireysel ve toplumsal yaşamı düzenleyici olarak Allah’ı (C.C.) tanıyan, hiçbir zaman değişmeyecek İslami kurallar bütünü, İslam hukuku.
Kısacası, İslam ahlakı ve hukuku üzerine temel bir kavram şeriat. Müslüman toplumlarda hak, hakkaniyet ve adaletin inşasında ve toplumsal adaletin işleyişinde temel alınan ana referanstır. Toplumu yöneten yöneticilerden bireylere, ailede ebeveynin çocuklar üzerindeki hak ve hukukuna kadar, tersine çocukların anne ve babasına yönelik haklarına, komşuluk hakkından topluma yönelik tüm kul haklarına kadar, kısacası bir Müslümanın toplumsal, ailevi ve bireysel yaşantılarından bir kul olarak haklarına kadar, tabiri caizse iğneden ipliğe, sosyolojik manada her olguyu bir bütün olarak sarmalıyor ve kapsıyor...
ŞERİAT KİMİN İÇİN?
Allah (C.C.) toplumun adaleti ve işleyişi bakımından Müslümanlara hükümlülükler getirmiştir. Bu hükümler ve sorumluluklar hem bireylere, hem ailelere, hem topluma, hem Müslümanları yöneten yöneticilere yükümlülükler emretmiştir. Kelime-i Şahadet getiren bir Müslümanın “Ben İslami şeriatı kabul etmiyorum” demek gibi bir lüksü asla olamaz, çünkü böyle bir söz söyleyecek olursa, haşa, Kuran-ı Kerim’in ayetlerini, yani Allah'ın (C.C.) emir ve yasaklarını reddetmiş, dinden çıkmış, kafir olmuş olur. Şakası yok!
Ha! Kuran-ı Kerim’i, Allah'ın (C.C.) emir ve yasaklarını şüphesiz, komple kabul edersin, fakat kimse dört dörtlük Müslüman olamayabilirsin, o ayrı. Hiç kimsenin dört dörtlük olmasına da imkan yok. Hepimiz insanız, beşeriz, şaşarız. Günahsız, hatasız, kusursuz kul olmaz. Ne kadar düzgün yaşamaya gayret etsek de hepimizin birtakım hataları, eksikleri, kusurları vardır. “Allah'ım, sen bunları bunları bana emrediyorsun, ben de şüphesiz hepsini kabul ediyorum. Ben sana kalben iman ettim, fakat bana nefis verdin. Beni de sen yarattın. Ben senin emir ve yasaklarına göre yaşamımı uygun hale getiremiyorum, beni af eyle” dersin. Tövbe edersin. Tövbende ısrarcı olup hatalarını tekrar etmezsin. Kabul edip etmemek Allah’ın (C.C.) takdiri… Bu konuda her şey tamamen kul ve Allah (C.C.) arasında. Öldüğünde, o iki metrelik çukura girdiğinde zaten her şey ayan beyan ortaya çıkacak. Ahiret hayatında şüphesiz herkes, her yaptığından, her söylemiş olduğu sözden hesaba çekilecek. Çetin bir cehennem azabı veya mükafatların en büyüğü cennet olacak inananlar için, bu işleyiş böyle...
İnanmayanları; Deist, Ateist veya Agnostik ya da birtakım ne idüğü belirsiz kişileri de İslami şeriat hükümleri, Kuran-ı Kerim’deki ayetler ve Hz. Peygamberimizin (S.A.V.) hadisleri bağlamıyor. Fakat bu kişilerden bazıları, nedense, kendilerini bağlamadığı halde, deyim yerindeyse sürekli olarak kuduz köpek gibi ağızlarından salyalar akıta akıta, kuduz köpek gibi hırlaya hırlaya İslam’ın tüm mukaddeslerine saldırmakta... İnanmayıp başka inançtaki herkese son derece saygılı olanları ise özellikle tenzih ediyorum.
Sözüm, başkalarının inancına saygı duymayı bile bir türlü başaramayanlara: Zaten inanmıyorsan sana ne? Seni ilgilendirmiyor. Bak sen kendi işine. İnanmadığın İslam dininden sana ne? Sen nasıl istersen o şekilde yaşa. Allah (C.C.) bu konuda kullarını özgür bırakıyor dünya yaşamlarında. İster inan, ister inanma. Ama yok, kendileri inanmayan bazı kudurmuş köpekler, inanan insanlara öyle bir saldırıyorlar ki, işte orada inanmış insanlar da bir “Hooop, şişşşşt, n’oluyor? Haddini bil!” demek zorunda kalıyor. İşte bu kuduz köpekler buradan nemalanmayı meslek haline getirdikleri için sürekli olarak bu yöne saldırıp buradan nemalanıyorlar...