ANIL BEY’İN MARKETİNİN KÖKÜNE KİBRİT SUYU
Bu hiç de adil olmayan bu rekabet ortamında, Yahudi oyununda Anıl Bey ne yapacak? Para kazanamadığı gibi, üstelik vergi ve sigorta borçları yüzünden kara kara düşüncelere dalmaktan başka… Binbir umutla açmış olduğu, 4 kişilik bir ailenin umut ve ekmek kapısı olan marketleri iflas ediyor, kapatılıyor. Bu şekilde hem Anıl Bey’in elinden sermayesi gidiyor hem Anıl Bey sisteme borçlanıyor. Sırf kendi iş yerini çalıştırma umuduyla açtığı ve daha sonra da kapatmak zorunda kaldığı marketi nedeniyle Anıl Bey durduk yere, yıllarca sisteme borçlu kalıyor… İlerleyen zamanlarda çıkan aflar ile birlikte borçlarını yapılandırıp ödüyor.
Rahmetli Cem Karaca'nın şarkısında olduğu gibi, Yahudi kapitalist sistem de Anıl Bey'e “İşçisin sen, işçi kal”, gir çabuk bir işe, asgari ücret ile çalış, fazlası senin neyine, talimatı veriyor...
Anıl Bey, marketi iflas ettiği için mecburen kapatmak zorunda kalınca marketinin yerine hemen üç harfli bir zincir market gelip konmuş, iyi mi?
Elbette zincir marketlerin King Kong olmasının tek nedeni Yahudi kapitalist sistem değil. Büyük sermaye para babaları ve bankacılık sistemi de bu işin içinde. Hepsi zincir marketlere destek üstüne destek verirken, market ve bakkallara da köstek üstüne köstek oluyorlar o dönem... Çünkü market ve bakkalların yerlerinde gözleri var...
Anıl Bey'in ailesi şimdilerde sosyal yardımdan aile sosyal yardım parası olarak ayda bin 200 lira alıyormuş, iyi mi? Yani, “Önce iflas ettir, sonra yardıma muhtaç bırak” sistemi, bu Yahudi kapitalist sistem. Şaşırdık mı tabii ki hayır...
Bu sistemin zararı kime? Önce kişinin kendisine, sonra ailesine, sonra o kişinin çoluk çocuğuna… Çünkü hayat mücadelesi ile uğraşırken çoluk çocuğuna daha iyi şartlarda eğitim-öğretim sağlayamıyor, borçlar ile yıllar yıllı uğraşırken çoluk çocuğuna yeterince gereken ilgi, alakayı gösteremiyor ve bu yüzden de çocukları sistemin içinde yarı eğitimli yarı eğitimsiz bir şekilde büyüyor. Onlar da tıpkı babası Anıl Bey gibi, sistemin dişlileri ile hiç de adil olmayan, hatta çokça adaletsiz olan Yahudi kapitalist sistemi içinde yaşama ve hayatta kalma mücadelesine girişiyor...
Zincir market sahiplerinin veliahtları en özel kolejlerde, özel öğretmenlerden ders alıp yurtdışında en prestijli üniversitelerde eğitim-öğretim hayatlarını tamamlıyor... Zengin ile fakir arasında fırsat eşitliği şöyle dursun, aradaki uçurum açılıyor da açılıyor…
Bu sistemin içinde Anıl Bey’in çocukları ile zincir marketlerin veliahtları arasında nasıl bir ayrımcılık, nasıl bir çifte standart, nasıl bir uçurum var, görebiliyor musunuz?
Yani çocukların maalesef eğitim-öğretim hayatlarında da uçurum boyutunda fark var, hayat şartlarına bağlı olarak...
Yani başı adaletsizlik olan sistemin adaletsizlik köklerine kadar, hiç de adil olmayan şartlarda sirayet ediyor...
Anıl Bey’in ev kirası = en son asgari ücret kadar olduğu için sosyal yardımlardan para talep etmek durumunda kalarak devlete yük olmaya devam ediyor... Yani devletine vergi öder halden, sistemin adaletsizliği gereği, devlete yük hale geliyorlar maalesef Anıl Bey gibi girişimci insanlarımız...
Ne uğruna? 3-5 tane, 3 harfli zincir market sahipleri ultra lüks derecede zengin olsun, para babası olsun, King Kong olsun diye...
ZİNCİR MARKETLERDE TÜKETİCİ İÇİN YALANCI BAHAR HAVASI BİTTİ, SIRA GELDİ KARA KIŞA…
Malum zincir marketler sırası ile önce ana arterleri parselleyip sonra Anıl Bey gibi küçük esnafları iflas ettire ettire önemli caddeleri, sonra da kıyı köşedeki bakkalların köküne kibrit suyu dökerek sokak aralarını dahi bir örümcek ağı gibi ele geçirerek şu an başımızı çevirdiğimiz her yerdeler… Tam bir King Kong gibi...
YAHUDİ KAPİTALİST SİSTEMİ, TOPLUMUN KAZANDIKLARINI AL ELİNDEN SİSTEMİDİR
Tüm piyasayı ele geçirir geçirmez, artık rekabetçileri kalmamış oldu. 3-5 tane zincir market tekelleştiği için zamlar artık aylık, haftalık, günlük derken saatlik yapılır oldu...
Geçen gün, üç harfli bir zincir marketten alışveriş yapacağım. Kasada ödeme yaparken farklı fiyat çıktığı için “Ama etiket fiyatı farklı” diyorum. Kasiyer de “Etiket değiştirecek elemanımız yok abla, etiketler çok hızlı değişiyor, yetişemiyoruz” diyor... Yani fiyatlar, merkezi sistemden kasalara otomatik yüklendiği ve güncellendiği için kasadaki fiyat geçerli. “Tüketici olarak başka alternatifin yok, sökül bakalım paraları” demenin başka bir yolu...
Bu zincir marketlerdeki manav reyonu ile de bu sektör de ha bitti, ha bitecek. Manav sektörü de artık yoğun bakım ünitesinde!
Diğer taraftan, meyve sebze üreticisi çiftçiler de aynı zincir marketler tarafından sömürülmeye devam ediyor.
Çünkü, tarla sahipleri de ürünlerini zincir marketlere toptan satmak zorunda kalıyorlar, çünkü pazar alanları son derece daralmış durumda... Zincir marketler dışında birilerine satış yapmaya kalkışsalar, bu kez de alıcı bulamadıklarından ürünlerinin ellerinde kalıp çürümesi tehdidini her hasat dönemi enselerinde hissediyorlar…
Sonuç; nur topu gibi, kocamannn bir King Kong büyüklüğünde, 3-5 tane, zincir marketler zinciri sahibi oldu ülkemiz. Çok mu lazımdı, bence hiç lazım değildi. Hatta çok da gereksizdi. Sadece ana arterlerde ve belli bir sayıda kalmaları gerekirken şube sayıları 10 binlere yaklaştı...
Bu gidişle şube sayıları 100 bin olursa doğayı korumak adına market poşetini para ile satın alır hale gelmişken bu kez de zincir marketlerden “içeriye giriş parası” almaya başlarlar. Yani ayak bastı parası, bir nevi hava parası… Olmaz mı, olur, bal gibi olur, tuz gibi olur... Demedi demeyin!
Kim derdi ki, zincir marketler ilk açıldığı zamanlarda müşterilerinin ayakları altına kırmızı halı serenler, market poşetlerini doğayı koruma sosyal sorumluluk projesi diye para ile satıp kendi reklamlarını tüketiciye bedava yaptırıp tüketiciyi bir gün enayi yerine koyacak...
Eskiden müşteri alışveriş yapınca servis araçları dahi vardı, müşterinin evinin önüne kadar götürme hizmeti bedavaydı. Şimdi satın aldıkları ürünleri motorlu kuryelerle müşterilerin evine kadar teslim etseler bile, kurye ücretini faturaya yansıtıp bunu da müşteriden tahsil ediyorlar. Kendi bakarak seçerek ürün satın almak isteyenlere de büyük geçmiş olsun, çünkü öyle bir uygulamaları yok!
Nerde kaldı bakkalın oğluna bir çikolata karşılığı “Çocuk malzemeleri getiriversin bakkal efendi” dediğimiz veya balkondan iple sepeti bakkala ulaştırdığımız günler?
Şimdi market poşetini hem para ile satın al, hem zincir marketlerin ismi poşetlerde yazmaya devam etsin. Senin paran ile sana kendi marketinin reklamını bedavaya yaptırsın, yani tüketiciyi sömürdükçe her yönde sömürge sistemi. Ohhh, ne ala kaymaklı kadayıf valla...
Haydi hayırlı olsun, filanca yerde bir zincir market daha yeni şube açmış, koşunn koşunn...
Sonra da “Zincir marketler bizi kazıklıyor, zincir market terörü” demeye devam edin. Hakkını koruyamadığımız tüm mahalle esnafının da ruhlarına bir Fatiha okuyun bari...