6 Şubat 2023 günü sabahında, matematik öğretmeni arkadaşımızın sosyal medyadan bize attığı “Geçmiş olsun, herkes iyi mi?” mesajı ile haberdar olduk bu elim afetten…
İlk anda depremin merkez üssü, nereleri etkilediği ve kaç şiddetinde olduğu öğrenildi.
Hepimiz öncelikle ailelerimizin, akrabalarımızın, yakınlarımızın ve arkadaşlarımızın akıbetini öğrenmek istedik.
İlk aldığımız haberlerde daha yüreklerimize ağır bir acı oturdu…
Sanki, sadece 10 ilimiz değil, hepimiz o depremde enkazın altında kalmıştık.
“Ateş düştüğü yeri yakar” sözü, ilk defa hepinizin aynı acıyla yanmasıyla devre dışı kaldı belki de…
Devlet yetkilileri ve görevlendirilen personelle birlikte; sivil toplum kuruluşları, afet yardım gönüllüleri ve çeşitli eğitimler almış profesyonel sporcularımız da hemen bölgeye intikal etti.
DEPREMDE ÖĞRETMENLER NE YAPTI?
Bu süreçte önemli bir tesbitimi dile getirmek istiyorum:
Depremin haberini ilk aldığımız andan itibaren, 7/24, canla başla sahayla iletişimi sağlayan bir matematik öğretmen grubumuz vardı…
Bu grup, bilim ve sanat merkezi matematik öğretmenlerinin birbiriyle bilgi ve tecrübe paylaşımı yapması amacıyla kurulan ve sürekli iletişim halinde olan aktif bir gruptu zaten.
Fakat depremle birlikte bu öğretmen grubumuz, gerek yetkililerden yapılan resmî açıklamaların sahadaki depremzede meslektaşlarımıza ve sahada görev yapan gönüllülere iletilmesinde, gerek sahada bulunan gönüllülerimiz ve depremzedelerden bize ulaşan bilgi ve ihtiyaç listelerinin ivedilikle yetkililere ulaştırılmasında, gerek bu bilgi akışı sırasında alınan bilgilerin teyiti noktasında çok önemli bir koordinasyonu gerçekleştirdi.
İlerleyen günlerde ise, tüm Türkiye’den gelen yardımların koordinesinde AFAD’a destek olan gönüllü öğretmenlere katıldılar.
Afet ve acil durum yönetimi tecrübesi olan meslektaşlarımız ilk günden beri sahada.
Deprem bölgesinden ayrılmak isteyenler için gidecekleri illerdeki koordinasyonda da aynı şekilde resmî kanallarla sürekli iletişim halinde destek olmaya devam ediyorlar.
Eminim, bizim ekibimiz gibi pek çok ekip orada…
Enkazın altında ezilen canlarımızı kurtarmaya çalışan ve yaralarımızı sarmaya gayret eden herkese teşekkürü bir borç biliriz.
Maden işçilerimizden itfaiye ekiplerimize, çeşitli belediyelerden yardım amacıyla bölgeye giden ekiplerimizden müftülükte çalışan din görevlilerimize, öğretmenlerimizden psikologlarımıza, doktorlarımızdan veterinerlerimize, kaynak işçilerimizden vinç operatörlerimize…
Daha sayamadığım yüz binlerce vatan evladımıza, insan üstü emekleri nedeniyle müteşekkiriz, ayaklarına taş değmesin.
NİÇİN BU KADAR ÇOK ENKAZ VAR?
Sanırım deprem sonrası ilk şoku atlattığımızdan bu yana en fazla sorulan soru bu…
Elbette bu sorunun cevabının pek çok değişkenin bileşkesi olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz maalesef…
Bu değişkenler başlıklar halinde;
Bazı bina inşalarının ehil olmayan kişi veya kişilerce yapılıyor olması,
Binaların inşa edildiği zeminin uygunsuzluğu,
İnşa edilen yapıların standartların dışında yapılması sorunu,
Denetim sürecinin aksayan yönleri,
Alınabilecek tedbirlerin ihmali şeklinde sıralanabilir.
Bu başlıkların temelinde ise, bir yapının inşası, denetimi, satışı ve alışına kadar bütün bu süreçte yer alan yetkililerin liyakati de eklenmelidir.
DAYANIKLI YAPILAR NASIL İNŞA EDİLİR?
Bu konu, elbette alan uzmanlarının yürüteceği bir planlama sonucunda yeniden düzenlenecektir.
Burada dikkati çekmek istediğim konu, bir başka tesbitimi içeriyor:
Koordinasyon.
Gerek yeniden dayanıklı yapıları nasıl inşa edeceğimiz noktasında, gerek afetler esnasında tüm birimlerin senkronize hareket etmesi noktasında, gerekse acil durumların akabinde normalleşme sürecinde en kritik noktanın koordinasyon olduğunu gördük.
Sadece okullarda verdiğimiz STEM eğitimleri ile öğrencilerimizin çeşitli becerilerinin ne kadar geliştiğini biliyoruz.
Aynı bir STEM etkinliği gibi, bir TÜBİTAK kurumsal projesi gibi; önceden, adım adım yol haritası çıkarılarak durumdan etkilenebilecek tüm paydaşların vazifelendirilmesi üzerine çeşitli acil eylem planlarımızın olması gerekiyor.
Birbiriyle koordineli hareket edebilen güçlü bir çalışan potansiyelimizin olduğunu gördük.
Demek ki, ilerleyen süreçte tatbikatlarımıza bu koordinasyonu da eklemeliyiz.
Kimin aklına gelirdi madencilerimizin deprem enkazında, önceden kendi iş alanlarında kullandıkları bir yöntemi enkaza adapte ederek başarılı olabileceklerini?
Demek ki, normalleşme sürecinde bu koordinasyonu sağlamak üzerine projeler üretmeliyiz.
Hem de tüm kuruluşlarımız ve çalışanlarımızla, hem ayrı ayrı, hem de hep birlikte…
Asrın felaketinde kayıplarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı ve sabırlar, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Geçmiş olsun Canım TÜRKİYE’M…
Hep birlikte, yanınızdayız…
Başarılar dilerim hoca hanım