4’ü kız, 5’i erkek 9 kardeş
en küçükleri elif doğan türkmen
bayram günlerinde annesinin porselen demlikte hazırladığı çayı misafirlere ikram eden evin en hamarat kızı
lisede annesinin ördüğü hırkaları giyip, o hırkalara kendine göre model yapan ve bu yönüyle aile ekonomisine az da olsa katkıda bulunan zeki bir öğrenci
üzerinde tarifsiz emeği olan annesinin siyah beyaz fotoğrafını bürosunun en güzel yerinde saklayan başarılı bir avukat
8 kardeşin ‘bacımız’ diye el üstünde tuttuğu küçük elif, şimdi toprağının gözü kulağı olmak için meclis’e girmeye hazırlanıyor
***
kontenjan adayı olmak yerine halkın yüreğine yürümeyi tercih etti
cumhuriyet halk partisinin önseçimine katıldı
sabahın kör vaktinden gece yarılarına kadar o köy senin, bu kasaba benim dolaştı
seçim günü çattığında, 25. dönem milletvekilliği için 38 bin 36 üyeden 9 bin 168’i ‘seni ankara’da görmek istiyoruz’ dedi
elif doğan türkmen, partiye kayıtlı her dört chp’liden birinin oyunu almayı başararak, köy yollarında döktüğü alın terinin karşılığını gördü
yani 57 arkadaşı arasından birinci çıktı
o, ‘ders veren’ bir şeyi daha başardı aslında
mevcut milletvekillerinden binlerce oy fazla alarak, vekilliğin sadece meclis’teki ceylan derisi koltuklarda oturmak ve el kaldırıp indirmek olmadığını gösterdi
***
sadece bu başarıyla yetinmiyor
işinin ehli bir avukat olmasının yanı sıra…
iş, siyaset ve ekonomi alanında çalışan ve çalışkan kadınları işkad çatısında buluşturan elif doğan türkmen, sivil toplum örgütlenmesinin öncü bir ismi olarak da öne çıkıyor
newyork'da birleşmiş milletler global compact toplantısına akdeniz bölgesinden davet edilen tek kadın olma özelliği taşıyor
insan hakları ve demokrasinin yaygınlaştırılmasında ve yerleştirilmesinde lokomotif görevi üstleniyor
en önemlisi de
işçi bir babanın ve titiz bir annenin kızı olarak, emeği ve alın teriyle çalışan her onurlu insanın mutlaka bir gün başarılı olacağını kanıtlıyor
***
tek başına olmuyor tabii bunlar!
yolda karşılaştığı sıkıntılı bir dostu, ‘çocuk okula başladı. defter kalem alamadım’ diye yakınıyor eşi torun ahmet türkmen’e…
o da cebinde ne varsa çıkarıp veriyor dostuna. ‘al gardaşım, çocuğun eğitiminden geri kalmasın’ diyerek gönderiyor evine
sonra avukatlık bürosuna gelip, ‘elif, bana bir dolmuş parası ver de eve gideyim’ diyor
insanın, torun ahmet türkmen gibi avucundakini paylaşan, dostuna sadık bir eşi olunca, çaldığı kapı da sonuna kadar açılıyor
***
yani kolay kazanılmıyor dostluklar
yani sandıktan boşuna çıkmıyor bu oylar
anı geldiğinde acımız diye omuz verdiklerin, zamanı geldiğinde bacımız diye omuzlara çıkarıyorlar
bacımız!