Vali portakal çalar mı?
Çalar, neden çalmasın…
Ben de oradaydım, birlikte çaldık.
Çukurova’nın bereketli topraklarında yetişen ve güneşin vurduğu turuncu rengiyle göz kamaştıran o iri portakalların dalları yere eğen görüntüsüne kim dayanabilir.
Adıyla, tadıyla, kokusuyla eşi ve benzeri olmayan Çukurova portakalı dalından sana seslenirken, o çağrıya sessiz kalmak olur mu?
*****
O zaman, Kayışlı Köyünde halk eğitim merkezi gibi genç kızlara el işi öğreten bir yerin açılışına katılmıştık.
Köyün maharetli kadınları sıkma, börek ve ayran hazırlamıştı.
Çukurova insanı çok misafir sever.
Siz bir gidin gönlünü serer sofrasına. Kayışlı köyündekiler de öyle yapmıştı.
Tören bitti. Minibüse binip gazeteci arkadaşlarla dönüş yoluna girdik.
Yolda dallardan sarkan portakalları görünce dayanamadık.
Araçtan inip bahçeye daldık.
*****
Birer portakal kopardık koparmadık tam o sırada Kayışlıda açılışı yapan Vali Recep Birsin Özen’in aracı yaklaştı arkamıza…
Durduğumuzu görünce merak edip yanımıza geldi.
‘Hayırdır çocuklar bir sorun mu var?’ diye sordu.
Ellerimizdeki portakalı görünce anladı konuyu.
Gerçekten de o iri portakallar insanı kendine çekiyordu.
Vali Özen de birini koparırken, elinde çiftesiyle bahçenin bekçisi çıkageldi.
Portakal çalarken suçüstü yakalanmıştık.
*****
Bir süre konuştuk bahçenin bekçisiyle.
Görüştüğü kişinin Adana valisi olduğu duyunca çok şaşırmıştı.
Vali Özen fazlasıyla ödedi birkaç portakalın bedelini.
O da soyup bizimle birlikte yedi ‘çaldığı’ portakalı.
Vali olmak her önüne geleni noter gibi imzalamak değil, yaşamı paylaşmaktı aslında.
Recep Birsin Özen o an bunu gösterdi bize ve her an iç içe olduğu Adanalılara…
Ve o vali kentten ayrılırken, konağın önüne gelenler hüngür hüngür ağlamıştı.
Bir de valinin eşine sarılıp, samimiyetten ‘Bacım yine bekleriz’ diyen kadınları görecektiniz.
*****
Neyse
Bu yıl 30 Ağustos ‘yeniden’ Atatürk Parkında halkla birlikte kutlanacakmış.
Portakal da nereden geldiyse aklıma…
Yazdım işte!
Mustafa Özke