Nerede konuşacağımızı ve nerede susacağımızı bir türlü öğrenemedik.
İnsan hastane odasında kalınca bunu daha iyi öğreniyor.
Son üç günümü Aşkım Tüfekçi Hastanesi’nin genel cerrahi servisinde yatan büyük kızımla geçirdim.
Koridorda yüksek sesle telefon konuşması yapılmasa ve ‘hemşire adayları’ yaptıkları işin ciddiyetini anlayıp birbirleriyle gelişigüzel şakalaşmasaydı okuduğum kitaba hiç ara vermeyecektim.
Koridorda gürültü artınca haliyle kitabıma ara verip dışarı çıktım.
Sus işareti yapan hemşirenin fotoğrafını aramaya başladım. Hani sağlık kuruluşlarına gittiğimizde ilk karşımıza çıkan hemşire var ya. İşte onu.
O hemşireyi bulamadım. Yani sus işareti yapan hemşire olsa, belki koridora giren onu görünce sesini yükseltmez, telefonda bağıra bağıra konuşmaz diye düşündüm.
Çünkü kızımla birlikte birkaç kişi daha ameliyattan yeni çıkmış yatıyordu. Onların rahatsız edilmesini istemiyordum.
*****
Yurdum insanına bir şey göstermezseniz anlamıyor.
İlla göstereceksiniz!
Hastaneye giren sus işareti yapan hemşirenin fotoğrafını görecek. Yoksa bilmiyor odalar da uyuyan mı var, uyandığında acısı artan biri mi var, anlamıyor.
İnsanlar ameliyattan çıkmış dinlenmeye ihtiyaçları var. Koridora giren bunu anlasa yüksek sesle konuşmayacak.
Hatta telefonla konuşurken koridorun dışındaki alana çıkacak.
Aşkım Tüfekçi Hastanesi’nin koridorlarında bu sessizlik sağlansa, ki belki insan hastanede olduğunu bile anlamayacak.
Gerek doktorlar gerekse hemşireler işinin bilincinde. Kendi standartlarını oturtmuşlar.
Okullardan gelen stajyerler de birazcık büyüklerine özenseler çok sorun olmayacak aslında. Bir de koridorda hastane görevlisini ararken ‘Aliiii’ diye bağırmasalar!..
*****
Tüfekçi hastanesinin genel cerrahi servisinde odalar iki kişilik. Kapınızı kapattığınızda size ait tuvalet ve banyo var. Devletin hastanesinde kendinizi özel hastanede gibi hissediyorsunuz.
Doktor yaşlı bir hastasının koluna girmiş odasına kendisi götürüyor.
“Bu yaşlı kadını görünce annemi hatırladım” diyor ve ona anne şefkatiyle davranıyor. Bu görüntüler sevindiriyor insanı.
Hemşireleri çağırıyorsunuz sadece serumunuzu değiştirmiyor. Nasıl olduğunuzu soruyor.
“Yemeğini yemeyenlere serum takmayacağım” diye hastayı motive ediyor.
Gece nöbetini devralan hemşire sabaha kadar o oda senin bu oda benim dolaşıyor.
Şu gürültü kirliliği olmasa ya da bir formül bulunup engellense Aşkım Tüfekçi Hastanesi geceleri bir huzurevini andırıyor.
*****
“Bunda ne var. Elbette hastaneler böyle olmalı” diyeceksiniz ama.
Sorun Aşkım Tüfekçi Hastanesi’nde değil.
Sorun insanlarımızda!.