Düşünce ve uygulamada doğru bir metot üzerinde hareket etmek medeni bir hayata ulaşmada gerekli en önemli etkenlerden biridir. Tabiatta hiçbir şey tesadüf üzerine olmadığı gibi tesadüfi bir şekilde de devam etmemektedir.
Düşünce ve yaşantısında düzenli ve belirgin bir metoda sahip olmayanların ise; ideallerini gerçekleştirmede başarılı olma ihtimalleri zayıftır.
Belirgin bir metodun olmadığı durumda ise hissiyata dayalı hareket etme halinin ağırlık kazanacağı söylenebilir. Bu durumun ise kişisel hayatta, sosyal hayatta ve siyasal hayatta bireylere zarar veren bir durum olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de toplum olarak özellikle siyasetin etkisiyle birtakım ideallere yönlendirilmekte fakat bu ideallere ulaşmak için nasıl bir metot izleyeceğimize yönelik belirgin bir hareket tarzımızın bulunduğu söylenemez.
Bu durumun bizim belirgin bir idealden ziyade genel bir arzuyla hareket ettiğimizin göstergesi olduğu söylenebilir. Oysa ki metot ideale ulaşmada en önemli araçtır. İstediği yere varmak isteyen birinin yapacağı ilk iş gideceği yolu bilmesidir.
Elbette ki toplumun her bireyinin bir ideal oluşturması ve bu ideale ilişkin bilimsel bir bakış açısının olması beklenemez. Ancak toplumun tamamı olmasa da en azından eğitimli kesiminin topluma hizmet etmek ve yaşam kalitesini yükseltmekle mükellef sorumlulara dönük olarak Nasıl Yapacaksın? Ve Ne kadarını yaptın? Sorularını yöneltmesi gerekmektedir. Ancak bu sorulara verilecek cevaplarla toplumu bir ideale empoze yönlendirenlerin ve onu gerçekleştirmede görev üstlenenlerin ne kadar samimi, ne kadar gerçekçi ve ne kadar başarılı olduğu anlaşılabilir.
Bu yazımda öncelikle şehrimize ve sonrasında ülkemize hizmet etmekle mükellef olan kişilerin yetki ve sorumluluğunda olan işlere ilişkin olarak Nasıl Yapacaksın ve Ne kadarını yaptın sorularıyla sorgulamanın ilerlemede ve ideallere ulaşmadaki önemi açısından bir farkındalık oluşturmaya çalıştım. Öncelikle belirtmek isterim ki bu soruların muhatabı olacak kişiler yalnızca siyasi kimliği olan kişiler değildir. Topluma hizmetle mükellef her sivil Toplum Örgütü, kişi ve kuruluşlardır. Çünkü önceliğimiz şehrimize ve ülkemize fayda sağlayıcı bir katkı sunmaktır. Ayrıca salt eleştiri yaparak bir sonuca varılamayacağının da farkındayım. O sebeple diyalektik bir bakış açısıyla bu sorular üzerinden kişi ve kurumları sorgulayarak doğru amaca gitme yolunda katkı sağlama gayesindeyim. Çünkü bu şehrin ve bu ülkenin her bir ferdinin bu sorulara verilecek cevaplarla gerçekte nerede olduğunu ve nasıl bir istikamet üzerinde bulunduğunu anlayabileceğini düşünüyorum.