İlk çağlardan itibaren insanlar yerleşim alanları seçiminde tarıma elverişli verimli topraklar, maden yatakları, su kaynakları ve uygun iklim şartlarına sahip bölgelere yerleşmişlerdir ve yerleştikleri bu bölgelere kendilerine ve duygularına ait izler bırakmışlardır. Dönemin koşulları ve hayatta kalmanın dahi zor olduğu yıllarda “sanat” olarak adlandırdığımız faaliyetlerde bulunuyorlardı. Tabii o zamanlar belki de yaptıkları şeyin “sanat” olduğunu bilmiyorlardı ve o dönem sanat ne toplum ne de insan içindi ama onlar yine de eser bırakmaktan geri kalmıyorlardı. Çünkü insanoğlu aklının ve duygularının sınırlarını zorlayarak deneyimlerini aktarma, duygularını ifade etme eğilimindedir. Bunu birçok sanatçıda görürüz;
- Mono Lisa’ya baktığımızda sanatçının gizemli gülümsemeyi yakalarken,
- Michelangelo heykeline baktığımızda birçok gizemi eserinde barındırırken,
- Elamlar seramik ve çömlek yapımında uzman bir toplumdu bıraktıkları esere baktığımızda dönemin şartlarına rağmen profesyonelce eserler bırakırken,
- Müzik, dans, sinema veya tiyatro gibi eserlere baktığımızda her biri kişide birçok duyguyu uyandırırken,
- Ayasofya, Pisa kulesi, Mısır piramitleri, Sidney opera binası, tac mahal vb birçok mimari sanatta şakına dönüp hayretler içerisinde kalırken sanatçının ruhunun yansıması olduğunu biliriz. Gördüğümüz aslında bir nesneden çok sanatçının ruhu, ruh halinin yansıması değil midir, bu eserlere baktığımızda döneme ait birçok çıkarımda bulunabilmemize vesile olmaz mı?
- Birey o an bir süreliğine de olsa dünya ile bağını koparır; başka bir şey düşünmeyip zihnini sadece sanatına odakladığı için zihin boşalır, rahatlar bu da bireye içsel huzur verir.
- Sanat bireyi kendiyle baş başa bırakır; yüzleştirir. Sorunlarıyla baş etmesini sağlar.
- Bireyin kendini tanımasına, yeteneklerini keşfetmesine, zevklerinin neler olduğunu anlamasına, istediğini kısıtlama olmaksızın özgürce seçebilmesine imkan tanır.
- Birey eseriyle bir başınayken yalnızlıktan uzaklaşır; eser bireye arkadaşlık eder.
- El becerilerini ve yaratıcılığını, geliştirir. Çok boyutlu görebilmesini sağlar.
- Estetik bakış açısına yöneltir.
- Bir sanat dalıyla ilgilenilmesi ortak duygu ve düşüncelerde kişilerin buluşmasını sağlar; birlik beraberlik oluşturur.
- Ve tüm bu saydıklarımı yapabildiği için bireyin kendine olan özsaygısı ve özgüveni artar.
Mediha teyze gençliğinden hatta çocukluğundan beri hep oya örgü gibi uğraşlarla iç içe yaşadığını söylerdi, elinden de hiç eksik etmezdi. Bir gün “gözlerinden ameliyat da oldun hala bırakmadın şu örgülerini ne sevdaymış sendeki” dedim. Ondan aldığım yanıt tam da bu anlattıklarımla uyuşuyordu... “ben bu örgüleri örmezsem dertlerimi çok hatırlarım, ben ilmekleri sayarken unutuyorum tüm aklımdakileri, elimdeki tığı bir ters bir düz atarken aklımdan sadece ters miydi düz müydü? geçiyor. Kör olacağımı bilsem yine de bırakmam yavrum, dedi...
Bazı psikolojik temelli rahatsızlıkların veya günlük sıkıntılardan bunalmış kişilerin yöneldiği ruhu rahatlatan bir yöntem olarak sanat kullanılmıştır. Bu yüzdendir ki herhangi bir sanat dalıyla ilgilenen bireyler genellikle zihinsel ve psikolojik olarak kendini rahatlamış hissettiğini dile getirirler. Sizler de kendinize iyi geleceğini düşündüğünüz bir sanat dalına yönelmeye ne dersiniz?
Muhteşem dillerinize sağlık SeZen hanım sanat anca bu kadar güzel anlatılabilirdi ve ger bir cümlenize katılıyorum...Tebrikler... Sevgi ve esenlikle kalınız