2 gün sonra anneler günü.
Bizi dünyaya getiren, binbir güçlükle büyüten, yemeyip yediren, içmeyip içiren, giymeyip giydiren, hastalandığımızda baş ucumuzdan ayrılmayan yüce gönüllü kadınların günü.
Ne yaparsak yapalım onların hakkını ödeyemeyiz.
Bizleri 9 ay karınlarda, bir ömür ise yüreklerinde taşıyan, cennetin ayaklarının altına serildiği insanın hakkı nasıl ödenir ki zaten?
***
Bizi gözünden sakınan, asiliğimizi, hırçınlığımızı, baş kaldırışımızı çeken, ne olursa olsun bizden vazgeçmeyen tek insandır anne.
Evladının yangının ortasında kaldığını görse dahi hiç düşünmeden yangına dalan insandır anne.
Yani fedakar, cefakar ve her daim arkamızda dağ gibi duran, yıkılmayan, pes etmeyen ve sevgisini eksiltmeyen insandır anne.
***
Hani 2 gün sonra anneler günü diyor ve sadece bir güne atfediyoruz ya anneliği.
Oysaki annelik sadece bir gün değil, bir ömür.
Sadece bir günde onların kıymetini bilmek değil, her zaman bilmek lazım.
Sadece bir günde hediye alıp, değer vermek değil, bir ömür ona layık evlat olmak lazım.
Çünkü onlar bizim için karşılıksız fedakarlık yapan, sevgisini eksiltmeyen, her daim yanımızda duran kıymetli insanlardır.
İşte bu yüzden anneliği sadece bir güne atfetmek olmaz.
Çünkü, onların günü her zaman.
****
Şimdi bizler o günü sevinçle, coşkuyla kutlayacak, bu mutlu anlarımızı da sosyal medya hesaplarımızdan paylaşacağız.
Her önemli günde olduğu gibi bu günüde paylaşacak, herkese annemizi ne kadar sevdiğimizi duyuracağız.
Ama unutmayalım ki, bundan tam 4 ay önce büyük bir felaket yaşadık.
Bu öyle bir felaket ki, insanlar sevdiklerinin acısını dahi yaşayamadı.
Anneler, babalar, kardeşler, evlatlar bir anda toprak oldu.
Oysaki bu felakete kadar herkes ailesiyle birlikte yuvasındaydı.
Annesi, babası, kardeşleri yanındaydı. Belki bir telefon kadar uzağındaydı ama sağdı.
Bir gece ansızın herkes sevdiklerinden acı bir şekilde koptu.
****
6 Şubat'a kadar herkes annesinin yanındayken, şimdi annesinin mezarını ziyaret ediyor.
6 Şubat'a kadar her anne evladının kokusunu alırken, şimdi toprağının kokusuyla yetiniyor.
Hayattaki en büyük acı ne diye sorsalar, sevdiklerimizi ellerimizle toprağa vermek deriz ya işte öyle bir felaketin içerisinden geçtik.
Kadınlar, anneler, çocuklar ve daha birçok insan acının en büyüğüyle sınandı..
Şimdi bizde bu mutlu günde sevincimizi yaşarken, annesini kaybedenler ''Benim annem nerede?'' diye çığlık çığlığa bağırıyor.
Yüreklerindeki yangının koruyla birlikte sessiz çığlıkları atarlarken, bilmem duyar mısınız feryatlarını?
Bilmem hisseder misiniz acılarını?
İşte bu yüzden sevincimizi, kutlamamızı içimizde yaşamalı, yaşanan bu felaketi gözardı ederek, başka bir insanın acısını daha fazla katmerlememeliyiz.