Koskoca Dünya'da güzel ömrümüzün denk geldiği çağ; vahşetler çağı.
Kadın cinayetleri, taciler, tecavüzler, sokak ortasında kılıçla saldırmalar, darp edilmeler, silahlı saldırılar ve daha nicesi..
Her seferinde daha ne kadar kötü olabilir ki diyor ve her seferinde de daha kötünün içinde buluyoruz kendimizi.
**
Bu sefer ki vahşet; Bağcılar'dan.
Uyuşturucu bağımlısı bir genç, annesiyle aralarında çıkan tartışma sonucu annesinin öldürüp, boğazını kesip sokağa fırlatıyor.
İnanabiliyor musunuz?
Bir evlat, annesini vahşice öldürüyor ve boğazını kesip sokağa fırlatıyor.
**
Adana'da bugün meydana gelen başka bir olayda ise, psikolojik sorunları olduğu iddia edilen bir anne, 3 yaşındaki kızını öldürüp, kendisi de intihar ediyor.
3 yaşındaki bir bebek ve psikolojik sorunları olan bir anne..
Ülkem ne ara bu hale geldi?
Ne ara bu kadar kötü insanlar olduk?
Bir annin evladını öldürdüğü, bir evladın da annesini öldürdüğü bir çağda kim kime güvensin artık?
**
Sadece bunlar da değil üstelik.
Pandemiden bu yana tacizler, tecavüzler, silahlı saldırılar o kadar çoğaldı ki..
Bu insanların içindeki kötülükler pandemide dışarı taştı.
Ve etrafa saçmaktan hiç utanmadılar!
Hem de hiç!
**
Geldiğimiz çağdan nefret etmekle ömür bitmez.
Kötülüklerin de önüne geçilmez.
Bir derginin kapağındaki karikatürde; ''Herkes dışarı çıksın da ülkeyi bir yıkayalım'' deniyordu.
Ülkenin yıkanmasından önce zihindeki ve içimizdeki kötülüklerin tasfiye edilmesi lazım.
Yoksa bu vahşetler durulmaz, insanlar uslanmaz ve bu ülke neyle yıkanırsa yıkansın temizlenmez...