"Kitap zekâyı kibarlaştırır. Zekânın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız."
Cemil Meriç
Kitap okumak, dünyayı ayağımıza getirir. Farklı kültürleri, geçmiş zamanlarda yaşananları, aşkları, kırgınlıkları, öfke ve sevinci paylaşır. Zihnimizi yolculuğa çıkarır, her dönemin, her olayın şahidi yapar.
Ülkemizde kitap okuma oranı maalesef çok ama çok düşük. 2022 senesinde yapılan bir araştırmada Türkiye kitap okuma sıralamasında 180 ülke arasında 140. sırada.
Ekonomik kriz her şeyde olduğu gibi kağıt ve kitap fiyatını da olumsuz etkiledi.Kitap fiyatlarındaki bu artış zaten düşük olan kitab okuma oranını daha da düşürdü.
Kitap okumak bir kültürdür. Bu kültür ailede başlar. Okullarda nitelikli kitap okuma saatleri yapılabilinir, okul kütüphaneleri gençlerin zevklerine göre yenilenebilir.
Kitap okumak, yemek içmek gibi hayati bir gereksinim olarak görülmelidir. Her yaşta insanın çok yönlü olabilmesi için bu şarttır. Kelimeler zihni şekillendirir, hayal gücüne katkı sağlar. Akıcı konuşmak ve özgüven için kelime hazinesinin geniş olması insan gereklidir. Bu insan ilişkileri için büyük bir zenginliktir.
Ülkemizde kitap okuma oranının oldukça düşük olmasının bir çok sebebi vardır.
Benim gözlemlerimden birisi şu; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 60'lı ve 80'li yıllarda esen sağ-sol rüzgarı ve ihtilaller özellikle gençlerin hayatları üzerinde olumsuz etkilere neden olmuştur.
Kitap okuyan gençlerin fikirlerinin bozulduğu söylentileri, toplatılan/yasaklanan kitaplar, hapse giren yazar ve düşünürler o dönem genç evladı olan aileleri tedirgin etmişti. Kitap okuyanların hapishanelere girdiği dönemlerde anne ve babalarının bir kısmı, kitabın zararlı olduğunu -anne babalık içgüdüsü ile- düşünerek evlatlarını kitap okumaktan alıkoymuştu.
Yaşanan bu durum ailelerin ve toplumun bir kesiminin kitaba, yazarlara, aydın ve entelektüel insanlara karşı tavır almalarına neden olmuştu.
Bir diğeri ise; halk arasında oldukça sık kullanılan tabirler.
"Okuyup başımıza alim mi kesileceksin?"
"Çok okuyan değil çok gezen bilir."
"Çok okuma kafayı yersin."
Ben, sıklıkla duyduğumuz bu tabirlerin kitap okumamızı olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Okumak, çalışmak, emek vermek aptallık gibi görüldüğü sürece ilerleyemeyiz.
Gelişmiş ülkelerde kitap okuma oranları oldukça yüksek. Bu toplumlar kitabı hayatlarının merkezine koymuşlar, yeme-içme gibi önemli bir ihtiyaç olarak bakıyorlar.
Kitap boş zamanlarda okunmaz. Kitap büyük bir boşluğu doldurmak için okunur/okunmalı.