Emeklilikte yaşa takılanlar diye tarif edilen, işin aslı ise “Ekonomiyi Yıkan Tarife” olan (EYT) milyonları ilgilendiren düzenlemeye son nokta koyuldu.
Alınan kararla birlikte; EYT'de yaş sınırı kalktı, milyonların emeklilik hayali gerçeğe dönüştü. Üç kuruş maaş için (SGK) binaların önünde geceden kuyruklar oluştu, başvurular alındı.
Bütün bu olup bitenler iyi güzelde, ya sonrası?
Ekonomiye maliyeti hesaplandı mı? Hayır!
Ülkenin, üretmeden tüketen insan sayısının çoğalması hesaba katıldı mı? Hayır!
Kırklı yaşlarda evlere, sokaklara hapsedilmiş, üretmekten alıkonulan milyonların ruh hali dikkate alındı mı? Hayır!
Her sene milyarlarca lira açık veren SGK’ya eklenecek olan yeni bankamatiklerle kara deliğin büyüklüğü düşünüldü mü? Hayır!
Siyaseti insan üstü gören, ülke ekonomisini kendi ekonomilerine feda eden bu anlayış milli mi, yerli mi?
Kendi emekliliklerine karşılık milyonları emekli eden anlayışın neresinde vatanseverlik var?
Seçimi kaybetme pahasına bile asla onay vermem deyip sonra yasayı onaylamak,
Seçim yatırımı değilde nedir?
Çökmekte olan ekonomiye rağmen,
(EYT) çıkarmak, 2.250 bin kişilik maaşlı insan selini oluşturmak,
Türkiye ekonomisinin bağrına vurulan bir hançerdir.
Türkiye ekonomisinin tabutuna çakılan son çividir.
Türkiye daha önce bu hançeri 7 defa bağrında hissetti.
Ekonomi iflasın eşiğine defalarca geldi ama anlaşılan ders alan yok.
Adnan Menderes döneminde 1, Süleyman Demirel döneminde 3, Turgut Özal döneminde 1 ve Bülent Ecevit döneminde yine 1 kez değişti, denendi.
Süleyman Demirel emekliliği; kadınlarda 38, erkeklerde 43 olarak açıkladığında, ekonomiye maliyetini hesaplamadan, koltuğa yapışık kalmanın hesabını yaptı. Acısı yıllarca hissedildi.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin altında yatan asıl sebep; iktidar kavgası.
Muhalafet iktidar olmak için, iktidarda olanlarında koltuğu bırakmaması için düzenleme yapıldı.
Çünkü ülkeyi, ekonomiyi düşünen yok!
Şimdi bir kez daha söylemek gerek:
Ensesi kalın siyasetçilere,
Ensesi kalın ekonomistlere,
Şunu iyi bilin ki;
Çalışmayı teşvik edici, kalıcı düşünen, üreten, bilim ve teknolojik gelişmeler ışığında ekonomiye can veren, yatırım ve istihdamı esas alan anlayış ve siyaset bu ülkenin, bu ekonominin kurtuluş reçetesi olur.
Aksi halde battı balık yan gider.